2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

21 Ağustos 2009 Cuma

Inglourious Basterds

Komünal İşkembe yemiyor, içmiyor; film gösterime girer girmez gidiyor, izliyor, yorumluyor! Özel galalara bilet bulacağımız günleri de görürüz de, gecenin köründe bir göz açık bir göz kapalı film kritiği yapmayız umarım gelecekte. (Sözüm sana Tarantino!)
Bu film olmuş bir film. Bir Reservoir Dogs, ya da bir Pulp Fiction mı; üstadın en iyi filmi mi? Bence hayır. Ama bu ikisinin arkasına gelir, rahatlıkla oturur.
Şimdi, soru şu: Basterds'dan ne beklemeyin? Basterds bize orijinal bir kurgu, twist'lerle dolu bir senaryo, teker teker geliştirilen, özenle yazılmış karakterler, heyecanla sonunu merak ettiren bir hikaye vs. vermiyor. Amacı da bu değil zaten. Hikayenin kendisinden çok, hikayenin anlatışına bakmamızı istiyor. Tıpkı fragmanında dediği gibi, "savaşı Tarantino'nun gözlerinden görüyoruz". Bu gözler de bize süper bir alternatif dünya kuruyor, buraya biraz Sergio Leone katıyor, biraz Truffaut; üzerine eğlenceli, Tarantinesk diyalogları serpiyor, şiddeti kendine yakışır şekilde sunuyor bize, et voila! Tadından yenmeyen bir film ortaya çıkıyor. Tarantino, kendisini takip edenleri de düşünmüyor değil; barda Reservoir Dogs'a da selam çakıyor, bir The Bride vardı n'oldu ona dedirtiyor vs.
Oyunculuğa gelirsek; önce eksiler ve yarım artılar. Diane Kruger, sen kötü bir oyuncusun; istersen Helene ol uğruna savaşlar açılsın. Bunu bil, ayağını denk al. Brad Pitt, hocam adam yememiş içmemiş sana özel rol yazmış, versene bize bir 12 Monkeys, bir Snatch performansı? Hani iyisin de abi, daha çok çaba sarf edermişin aslında. Eli Roth ise aktörlük kariyerine devam edecekse, bundan daha iyi bir noktaya ulaşamaz. Yani düz çizgi olur kariyeri. Ka(ri)zma aynı Emrah, aynı Keanu Reeves. Eğilip bükülmez.
Artılara geçelim. Christopher Waltz, sen neymişsin be abi! Cannes'da aldığın ödül sonuna kadar helaldir. Adamın 10 parmağında 20 marifet, kendisini Avusturya'nın Haluk Bilginer'i ilan ediyorum, evet. Sonra Melanie Laurent. Maşa'allah. Çok başarılı. Kendisi 2007'de "Gelecek Vaat Eden Aktris" Cesar'ını kapmış zaten, o vaat ettiği geleceğe de bu filmde kavuşmuş. Til Schweiger, sen de karizma abiymişsin, eyvallah.
Son söz olarak şunu diyeyim: Fragmanından daha iyi bir film ile karşı karşıyayız. Lakin diyaloglardan anlam yerine eğlence çıkaran, karakterlerin bireysel gelişimi yerine toplu kompozisyonuna odaklanan, "Ay acaba n'olacak" diye nine moduna girmeyen, hikayeye değil, anlatana bakan, ve de kan-beyin vs. görünce "Ayyyyy, İyuuuuuuv" demeyenler (sözüm sana tüm sinema salonu, ettiniz zevkimin içine..) sevsin bu filmi. Eh, zaten bunu sevenler Tarantino'yu da seviyorlar.

20 yorum:

natura horror vacui dedi ki...

başıma bir şey gelmeyecekse tarantino'yu sevmiyorum.

yakkuli dedi ki...

tarantino'dan ziyade tarantino osursa alkış tutanların sevilmemesi gerek (hatta dövülmesi gerek).

Everfever dedi ki...

Orkun'a daha bir şiddetle olmakla beraber, her ikinize de katılıyorum.

Pulp Fiction'ın dışında Tarantino'nun bir filmi de yoktur benim gözümde. Tutup kendi filminde kendi filmine selam çakması megalomanlığın daniskasıymış.

Shelbyl, sen işte filmde orjinal hikaye yok, gelişen karakter yok, merak etmiyorsun sonunu, diye sayınca, "eee ne kaldı lan?" diye sormadan edemedim. Bir de bu ibneye üstad diyip zaten kalkık götünü daha bir kaldırmasan Tintinonun...

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Her yonetmen onceki filmlerine selam cakar, buna megalomanlik denmez, tas olunur.

O bahsettigim seylerin olmamasi bir filmi kotu film yapmaz; ama baskasi ona niye Tintino der onu aciklar.

Yonetmen dediginin biraz g.tu kalkik olmali yahu ayrica.

Eleştirel Günlük dedi ki...

Hafof Abi'nin blogundan buraya yollandim. Merhaba diyeyim dedim. Komunal olduktan sonra iskenceyi bile severim..

sokaktaki adam dedi ki...

hoşgeldin eleştirel günlük, yine bekleriz! sanki bir yerlerden tanışıyoruz gibi geliyor seninle ama? daha doğrusu ben seni gıyaben ya da ismen tanıyor olabilirim. "eleştirel medya günlüğü"ne daha önce uğramış gibi hissettim ama emin de değilim. tahmin hakkımı eleps'ten yana kullanmak istiyorum?

Everfever dedi ki...

Hafif abimin selamıyla gelen herkesin başımın üstünde yeri vardır. Umarım hoşunuza gitmiştir blogumuz, işkembe yapalım derken size işkence gibi gelmemiştir :)

Tintino ateş olsa cürmü kadar yer yakar, ona laf etmekle taş olunmaz. O bahsettiğim şeylerin olmaması bir filmi açıkçası ya 5. sınıf Hollywood filmi yapar (bol aksiyon, bol meme, bol patlama) ya da... Valla aklıma 5. sınıf Hollywood filmlerinden başka bir örnek gelmedi.

ahmetkizilay dedi ki...

Ben sanirim seyrettigim Tum Tarantino filmlerinde cok eglendim. Aman nerede o eski Tarantino diyerek nostaljik takiliyorsaniz da ben bu Death Proof filmine ayrica bayilmistim. Adamda aksiyon mu istiyorsunuz, siddet mi istiyorsunuz, alin bakalim, diyen bir Warhol vari bir (retro)pop anlayisi var. Bunu begenmezseniz sizin bileceginiz is..

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Everfever'cim,

Korku filmi izlerken karakterlerin background'unu ogrenme askiyla yanip tutusmazsin, komedi filmi izlerken hikayenin orijinalitesinden daha farkli beklentilerin vardir, kimi filmlerin "sonu"nu beklemekten cok "bitmeme"sini istersin kendini kaptirip (gorsel solen diye tabir edilen sey).

Tabii senin gibi her gun Tarkovsky izleyip mental doyuma ulas genclerle asik atamayiz ama, 5. sinif Hollywood filmi deyip de gecme.

Tarantino, B filmleri izleyerek buyumus, onlara hayranligini her firsatta dile getirmis bir adamdir. B filmlerinin tadini alirsiniz o yuzden, zaten Tarantino'yu en basta "orijinal" yapan da odur: Yeni bir seyle cikip geldiginden degil, eski bir seye yeni bir anlayis getirdiginden. Onu begenip begenmemek de size kalmis.

Reservoir Dogs'a film degil diyen adamla (bak begenip begenmeme ayri) tartismam bile aslinda ama, bu kadar yazdik yollayalim bari.

Everfever dedi ki...

Reservoir Dogs'a film değil demedim ben. Sadece Tarantino'nun filmi değil. Bakınız: http://www.imdb.com/title/tt0093435/

Hayatımda Tarkovsky seyretmiş de değilim.

Orkun'un dediği gibi, başıma bir şey gelmeyecekse, kendisini ilahlaştırmış insanların gazabına uğramayacaksam, Tintino'yu sevmiyorum, bu kadar :)

ahmetkizilay dedi ki...

AFM'de gece yarisi seansi ile filmi seyretmis oldum. Diger Tarantino filmlerindeki gibi dialoglar ile film nasil yapilir tekrar gormus olduk. Tabii ki mexican stand-off, ayak fetisi gibi Tarantino'nun olmazsa olmazlarini gozden kacirmayarak egomuzu tatmin ettik. cok eglenceli ve siddet dolu psikopat karakterlerle kah gulduk kah 'iyuu..' dedik.

Ote yandan gitgide daha cok insan Tarantino'dan hoslanmadigini soyler oldu aslinda. Tarantino da Metallica gibi nostaljiyle anilir oldu. O nedenle, basim belaya girmeyecekse soyleyeyim: Ben Tarantino'yu hala begeniyorum. ama death magnetic tam bir fiyasko.

Orlando dedi ki...

Tarkovsky'e bayılırım, dün de Basterds'a bayıldım. Açıkçası çok beğendim.

Filmin içinde çok akıllı iğretiler vardı: Saç motifi (kızıl derili yüzme), ayakkabılarla ilgili durmadan süregelen şakalar (kızı ayakkabısından tanıması) (ki toplama kamplarını gezdiyseniz geriye kalan tek şey ölen insanların saçları ve ayakkabıları ama erkek arkadaşım bunun Tarantino'nun aklına gelmiş olamayacağını benim abarttığımı söylüyor), sonra işte kızın ekrandaki yüzü önünde yakılan film (kamplardaki gaz odalarına burada yapılan gönderme)---bütün o dalga geçmesinin, şakanın altında çok akıllı göndermeler vardı demeye çalışıyorum galiba.

Arkadaşımla filmden çıktık konuştukça daha da konuşacak şey bulduk film hakkında (örnek: Amerikalı Yahudi asker sayısının çok az olması aslında Avrupa'ya giden Amerikalı askerlerin yahudi olmaması, filmin jewish dreami yansıtması) bu nedenle , sabah kahvaltısında böyle hala Ah sunu da gördün mü diye konuşuyorduk. Beni böyle düşündüren uğraştıran filmleri seviyorum.

Everfever dedi ki...

Sen gel kodumun hırsızını, çapulcusunu göklere çıkar, sonra da başım belaya girmeyecekse death magnetic bıdı bıdı de! Kırarım lan bu interneti! Yıllardan sonra thrash tadı aldığım tek metallica albümüydü lan o. All nightmare long'u dinlerken lise anılarım canlandı, gözlerim doldu lan!

natura horror vacui dedi ki...

şimdi öncelikle "...senin gibi her gün Tarkovsky izleyip..." diye süregeln cümle, en kralından ajitasyon olmuş.

tarantino'yu sevmeme sebebime gelince shelbyl'in sözünü ettiği b filmlerden keyif almamamdır. zaten orijinalinden keyif almadığım bir şeyin taklidinden neden keyif alayım? ayrıca ahmet'in dediği o Warhol'vari "aksiyon mu istiyorsunuz, şiddet mi istiyorsunuz, alın bakalım" da bana hitap eden bir şey değil. ne aksiyon istiyorum, ne şiddet istiyorum; sadece film istiyorum. elbette sinemada aksiyon ve şiddete karşı değilim ama aksiyon ve şiddet film yapımında kullanılacak araçtır; ve fakat tarantino'da şiddet amaç adeta. bu yüzden de eğreti duruyor kanımca.

"bu tarantino da ne mal adam, bok gibi film yapıyor" demiyorum elbette. bana hitap etmiyor sadece. ayrıca çalıntı bir senaryoyla film çekip ondan sonra da "natural born killers"ın senaryosu yüzünden oliver stone'a demediğini bırakmaması gözümde osman durmuş seviyesine getirmiştir kendisini. o yüzden mesela yazıda Tarantino'nun isminin Truffaut'yla yanyana geçmesi bile benim için hakarettir. (la dernier metro olsa da izlesek)

henüz filmi izlemedim, o yüzden Inglourious Basterds özelinde bir şey diyemeyeceğim. sadece neden bu adamı sevmediğime dair bir iki kelime etmek istedim. sevenlere de sözüm yok elbette. gavurun dediği gibi "there's no accounting for taste". ama şu kadarını önerebilirim mesela, diyalog filmi izlemek istiyorsanız biricik aşkım richard linklater'dan şaşmayın.

Everfever dedi ki...

Niyet okuyuculuğu yapmış oluyorum ama Tintino'nun "Natural Born Killers" yüzünden Oliver Stone'a laf etmesi bence tamamen publicity içindi ve gayet işe yaradı.

Şu diyalog olayına da girersek: Anlamıyorum aga neden bu diyalogları bu kadar yücelttiğinizi! Bence son derece sıradan ve anlamsız diyaloglar. O Tarantinesk dediğiniz diyalogları Türkiye'deki milyonlarca "kirve", "kayın", "bacanak", "kanka", "dayıoğlu" yapıyor; ama adamın adı Tarantino değil Emmimgilin Hüseyin olduğu için prim yapmıyor.

Gavur özentisi hipneler, yalansınız lan hepiniz :P (Çok doldum:D )

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Benim ajitatif cumlem -ki sonuna kadar ajitatifti- everfever'in ajitasyonuna yanit niteligindeydi natura'cigim, hemen dertlenme.

Peki everfever, Cinliler de filmin basinda "I don't tip, you don't tip?" muhabbeti yapiyorlar mi? Sonra "Little Green Bag" esliginde yuruyorlar mi? Konu ayni diye "Tarantino'nun filmi" degil demek, insafsizliktir, ya da filmi konuya indirgemektir; ki senin bu ikincisini yapmayacagini dusunuyorum.

Natura'nin aciklamasini ise opup basima koyuyorum; bir gun sen de seveceksin natura B filmlerini, emin ol..

Eren dedi ki...

Ben de nihayet bu gece izleyebildim filmi. Orlandonun bahsettiği gibi bence de oldukça akıllıca göndermeler içeriyordu film. Tabi bir bütünün içinde her biri nereye oturuyor? Veya her biri hakikaten bir yere oturuyor mu? Yoksa film daha çok bir senteze ulaşmayan birbirinden kopuk göndermelerden oluşan postmodern bir pastiş mi? (ki bence öyle). Tarantino'nun mesaj verme veya fikirsel bir sentez sunma kaygısı olduğunu sanmıyorum. Filmin beni en çok cezbeden yanı madurun zalimden intikam alırken uyguladığı karşı şiddet ve işkenceye seyircinin tepkisini sorgulaması. Bu minvalde Gaspar Noe'nin Irreversible filmini hatırladım mesela. Özellikle kafa ezme sahnesinde. Filmi biraz daha esnetirsek bir de şu soru geliyor aklıma: Yahudiler Nazilerin yaptığı soykırıma benzer bir şiddet ile karşı koysalardı insanlar Yahudilere daha çok mu sempati duyacaktı ve\veya Nazilerden daha mı az nefret edecekti? Aslında bu üzerinde durulması gereken bir konu gibime geliyor. Toplumsal psikoloji literatüründe eminim bu konuda birkaç kelam edilmiştir.

Everfever dedi ki...

Ben nerede ajitasyon yaptım?

Shelbyl ben filmi konuya indirgemiyorum, ama şunu kabul et ki an itibariyle hırsızlık yapmış olduğunu bildiğin bir yönetmeni savunuyorsun. Savunman da "Abi çalmış ama kendinden de eklemiş" şeklinde. Elbette kendinden bir şeyler eklemiştir, mesela Exorcist'in kopyasını çeken Türk yönetmen de içine şeytan giren kızın üstüne zemzem döktürüyordu, üç kulhü bir elham okutuyordu. Kabul et ki prensipte ikisinin yaptığı da aynı :D. (Tarantino daha az ünlü bir filmi kopyaladı o kadar)

"I don't tip, you don't tip?" muhabbetlerinin, sıradan ve tırt olduğunu daha önce de belirtmiştim. Mahallenin delikanlısı bu muhabbetleri yaptığı zaman banal olur, Tarantino yapınca auteur olur. Adaletin bu mu dünya?!

Neyse shelbyl'im tırt bir hırsız için seni mi kıracam. Kral yönetmendir Tintino.

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Hafiza kaybi var bende kesin.

Baska bir yere buraya yazdiklarimi kopyalamak icin girdim, baktim 18 yorum var "Oha!" dedim, ve yorumlari okudum.

Everfever'im, Turk yapimi Exorcist bence super bir filmdir. Dalga gecmiyorum, oyle "So Bad It's Good" dalgasina da girmiyorum. Bildigin super bir "cover"dir. Badi, Cici Can falan degil; ama Exorcist ayri bir yerde. O filmde "inovasyon" fikrini buluyorsun bildigin.

I don't tip geyigine gelince: Abicim hangi yonetmen ondan once g.tune guvenip de o diyaloglari filme koymus ki? Ya da Le Big Mac geyigini? Var mi boyle "anlamsizlik"i filme entegre etmis herif? Benim bildigim kadariyla yok, varsa da ona da saygi duyarim.

natura horror vacui dedi ki...

Nihayet filmi izledim. Bu zamana kadar ertelememin sebebi Tarantino'ya olan nefretimdi bilindiği üz're. Ve fakat ne yalan söyleyeyim, filme bayıldım.

Birincisi alternatif tarih keyifli bir şey. Filmde başlarda tüm karakterler fazlaca keskin gelse de, zamanla zaten amacın karikatürize karakterler yaratmak olduğu ortaya çıkınca daha keyifli bir film haline geliyor. Belki de zaten Nazizm karikatür karakterler kullanılmadan anlatılamıyordur, en azından izleyicinin canına okumadan anlatılamıyordur.

Bu kadar küt karakterlere rağmen bile, Brad Pitt gavurun "overacting" dediği belaya batmış. Kendisinin çok iyi bir oyuncu olduğunu, hatta fazla yakışıklı olmasının Oscar alamamasındaki tek etken olduğunu düşünsem de , bence filmin en sırıtan yanı. O derece ki, Diane Kruger bile yanında daha iyi bir oyuncu gibi görünmüş. Daniel Brühl'den nefret edeceğimi hayatta aklımdan geçirmezdim, bu filmde ölesiye nefret ettim. Demek ki işini iyi yapmış :)Christopher Waltz açık ara filmin en iyi performansına imza atmış. Hak'katen ağzım açık izledim amcayı. Biricik Melanie'miz... Aaaah ah! Kendisiyle ilk "Je vais bien, ne t'en fais pas " aracılığıyla tanışmıştım. 2007'de dağıtımını yapmak için haklarını almak istiyorduk. Ben her ne kadar çok direttimse de patronlarıma dinletemedim ve o film Türkiye'de ticari gösterime girmeden kaynayıp gitti yanlış hatırlamıyorsam. o güzelim filmde Aaron'un "lili" şarkısı eşliğinde izlemiştik kendisini. O gün büyülenmiştim, dün gece de kendisine aşık oldum.

Filmde özellikle chapter 5'ın ilk 5 dakikası bariz bir şekilde dekor ve kostümün zaferi. Muazzam bir set yaratılmış. "Kıçıkırık bir fuaye işte" demeden önce bir kere daha dikkatle izleyin derim.

Bununla birlikte filmin kişisel olarak çok hoşuma gitmesinin sebebi, içine girmeden yeniden projeksiyon odasının kokusunu bana hatırlatmasıdır. Shosanna ve Marcel'in 35 mm kısımlarını tek tek kesip yapıştırdıkları, muhtemelen Alman yapımı olan iki projeksiyon aleti arasında şanzıman geçtikleri sahnelerde falan dağıldım.

Filmi izlerken akla direk Great Dictator geliyor ister istemez. Özellikle Hitler'in ilk göründüğü sahnede. Bu arada söz konusu sahnede arkadaki haritada Türkiye yerine Osmanlı yazıyor, ilginç. Bir de ilk bu sahnede dikkatimi çekti ama film boyunca da aynı şekilde kullanıyorlar; Hitler kapıdaki görevliye, soysuzlar çetesinin elinden kurtulan adamı göndermesini söylerken "Schicken Sie bitte..." diye giriyor. Kibar adamlar canım bu Almanlar :p