Bir önceki yazıda müzik sektöründe korsan dağıtımdan bahsetmiştim. Bu yazıda korsan taksi iyi midir kötü müdür, devlet korsan taksicileri ve/veya korsan taksiye binenleri cezalandırmalı mı, iktisat bu konuda nasıl bir perspektif sunabilir buna değineceğim. Herhangi bir iktisadi eyleme hırsızlık deyip demediğiniz, bu adlandırma iktisadi hayatı etkiliyorsa önemli olabilir. Ancak ben bu konuya girmeyeceğim [Zira Shelbyl'in ilk yazıma yaptığı yorumdan anlaşıldığı gibi onun yazısındaki asıl kasıt bazı aktivitelerin devlet tarafından hırsızlık olarak nitelenmesine rağmen benzer başka bir takım aktivitelerin bu şekilde nitelenmemesindeki çelişkiye/seçiciliğe dikkat çekmek]. Önemli olan bu eylemlerin ekonomiye olan genel etkisini incelemek. Çünkü devletin izlemesini isteyeceğimiz politika bu etkiye bağlı.
Şarkı, bilgisayar yazılımı, ilaç gibi ürünlerin aksine taksicilik son ürün açısından bakınca metadan ziyade her bir sefer için ayrı olarak para verdiğimiz bir hizmet. Doğası itibariyle para vermeyeni dışlamak gayet kolay (yani “non-excludable” değil). Bir taksi belirli bir zaman aralığında ancak sınırlı sayıda insana hizmet verebiliyor ve diğer müşteriler o zaman aralığında o taksiden faydalanamıyor. Ayrıca taksici her kilometre için benzin parası vermek durumunda. Yani iktisadi tabirle bu hizmete olan talepler birbirine rakip (rival good).
Dolayısıyla Shelbyl’in de belirttiği gibi bu piyasanın işleyişi müzik piyasasının işleyişinden farklı. Buradan hareketle Shelbyl birkaç soruyu gündeme getirmiş. Bu sorulara kendi cevaplarımı vererek konuyu açmaya çalışayım.
Soru: Örneğin X kişisi cebinde 10 lira ile bir yerden bir yere gitmek istesin, taksiyle pazarlık yapsın, taksi kabul etmesin, ve sonrasında korsan taksiye binsin. Bu durumda korsan taksi ve müşteri hırsızlık yapmış olur mu?
Cevap: Daha önce de belirttiğim gibi son kertede korsanı hırsızlık olarak niteleyip nitelemediğimiz işin semantik boyutu dışında çok da önemli değil. Belki devletin korsanla mücadelesindeki söylem açısından bir önemi olabilir. Yine de cevap vermek istersek, evet korsan taksi hırsızlık yapmış oluyor. Nedenine gelirsek: Öncelikle devletin tanımladığı mülkiyet haklarını verili almadan bir eylemin hırsızlık olup olmadığına karar veremeyeceğimizi görmeliyiz. Devlet sınırlı sayıda taksi plakasını kendi tespit ettiği fiyattan satarak yolcu taşıyıp kar etme hakkını dağıtmış. Önceki yazımın başında verdiğim özel mülkiyet tanımına göre korsan taksi, lisanslı taksiye ayrılmış kar etme hakkını çalıyor.
Asıl önemli soru devletin sınırlı sayıdaki taksi lisansını satma yetkisi olmalı mı? Lisans dağıtımının iki sonucu var. Birincisi devletin bu mesleği icra edenlerden vergi alıyor oluşu. İkincisi de taksi sayısını istediği ölçüde sınırlayabilmesi. Bunun amacı karbon emisyonlarının sebep olduğu hava kirliliğini ve oluşan trafiği sınırlamak ve ayrıca devletin vergi geliri ile yaptığı otoyollarının onarımını temin edebilmek olabilir. Lisans sayısının doğru tespit edildiğini iddia etmiyorum tabi ki. Örneğin on milyon nüfuslu bir kentte sadece yüz taksiye izin vermek yarardan çok zarar getirebilir. Hem de devlet taksimetre ücretlerini dikte ederek düşük tutabilse bile.
Neticede bireysel karı için olumsuz bir dışsallık yaratan bir hizmetten bahsediyoruz. Bu sebeple aslında oligopolistik bir yapı bile (ki taksi piyasası oligopolistik sayılmaz çünkü fiyatlama üzerinde taksicilerin tam yetkisi yok) verimlilik açısından tam rekabetçi bir piyasaya tercih edilebilir. Ayrıca korsan yaygınlaştığı zaman lisanslı taksici de ertesi sene korsana dönmeyi seçebilir ki bu olumsuz dışsallıkları daha da büyütecektir. O yüzden prensipte vergilendirme toplumsal açıdan doğru bir politika. Bu hususta devlet müdahelesinden hiç haz etmeyen biri çıkıp ilk defa iktisatçı Ronald Coase'un işaret ettiği gibi vergilendirme yerine mülkiyet haklarını çok kapsamlı bir şekilde tanımlayıp zarar gören vatandaş ile dışsallık yaratan taksicilerin pazarlık yapmasını önerebilir. Bu çözüm teoride daha verimli bir çözüm olabilirdi. Ama pratikte hiç de mümkün değil. Bu yüzden dolaylı veya doğrudan vergilendirme olmadıkça dışsallıktan zarar gören vatandaşları tazmin etmek mümkün değil. Yani taksi sayısını sınırlamak ve bu sektörü vergilendirmek faydalı bir devlet hizmeti.
Sonuç olarak korsan taksi her bir vatandaşa azar azar ve dolaylı olarak zarar veriyor. Çünkü devlet vergi hedefini tutturmak zorundaysa daha kolay vergilendirilebilir sektörlere uyguladığı vergiyi artıracaktır. Veya vergi hedefini düşürüp hizmetlerde kısıntıya gidecektir. İlk durumda taksici aynı hizmet için vatandaşa zorla daha çok para harcatarak kontrata uyan diğer vatandaşları kendi çıkarı pahasına zarara sokmuş oluyor. İkinci durumda ise vatandaşın aynı miktar vergiye daha az hizmet almasına neden olacaktır.
Korsan taksi müşterisinin rolüne gelirsek bu müşteri sadece para verip plaka almış taksiye karşı yapılan hırsızlığı değil aynı zamanda vergi kaçırmayı da teşvik etmiş oluyor. Buradaki hırsızlık, kategorik olarak gayri-ahlakidir veya yanlıştır demek istemiyorum. Bu soruya cevap üretmek için hırsızlığı tanımlamanın yanında bu tanımdan çıkarak kendi içinde tutarlı bir ahlaki-felsefi eleştiri yapmak durumundayız. Toplanan vergiler illa doğru yerlere gidiyor da demiyorum. Bu mesele genel argümanı bağlayan bir şey değil ve korsan taksi konusundan bağımsız olarak değerlendirilmeli.
Soru: X kişisi 10 lirayı taksiye vermek yerine arkadaşına diyor ki "Abi ben sana 10 lira benzin parası vereyim, beni şuraya bırak." Bu durumda arkadaş korsan taksicilik faaliyeti yapmış olur mu?
Cevap: Eğer bu arkadaş bunu meslek haline getirmemişse, yani faaliyette bir devamlılıktan bahsedemiyorsak ve tanımadığı insanları oradan buraya taşımıyorsa, hırsızlık olmaz. Aksi taktirde kayıt altındaki taksici ile haksız rekabet halinde demektir. Yine bu koşullar altında vergi de kaçırıyor diyemeyiz. Zira araç kaskosunu yaptırmış, egzost emisyon vergisini vs. her halükarda veriyor ve bir taksici kadar yollarda gezip bu işten para kazanmıyor.
Toplumsal etkisi olumsuz olduğuna göre korsan taksiye karşı ne yapmalı? Bu noktada devletin ve taksicilerin korsanla en etkili nasıl mücadele edebileceği sorusunu sormak lazım. Korsan taksicilerin kendilerini gizlemesi çok kolay (Müşterinin aslında arkadaşı olduğunu iddia edebilir vs. Müşterinin bireysel çıkarı da bu yönde ifade vermek olduğuna göre devlet denetiminden kaçmak kolay). O yüzden ne müşteriye ne de korsan taksiciye yüksek ceza tehtidi caydırıcı olur gibi gelmiyor bana. Pozitif politikalar daha iyi sonuç verebilir. Vatandaşı ikna kampanyaları, ihbar karşılığı ödüllendirme ve lisanslı taksicilerin şüphelendikleri korsan taksiler hakkında delil toplamaya çalışması belki kısmı bir çözüm olabilir. Şoför lobisini daha düşük fiyatlamaya ikna etmek de hem lisanslı taksinin karına hem de tüketicinin faydasına olabilir.
Hoşgeldiniz. Blogu şehri gezen bir sırt çantalı turist edasıyla dolaşabilirsiniz tabii, ama biz elinize bir harita verelim gene de.
1. Alttaki renkli "Komünal Manifesto" tuşuna basarak nasıl ve neden kurulduğumuzu mizahi bir üslupla elen alan yazımıza ulaşabilirsiniz.
2. Yandaki menüden istediğiniz konudaki yazılara hızlı geçiş yapabilirsiniz. Konu hakkında ayrıntılı bilgi için imleci o konu başlığı üzerinde tutunuz.
3. Daha aşağıda yazar listemizde, yazarın ismi üzerine tıkladığınız zaman sadece o yazarın yazılarına da ulaşabilirsiniz.
4. Daha ayrıntılı başlıklara ulaşmak için (din, demokrasi, ordu vs. gibi) gene bu kolonun aşağısında bulunan "etiket bulutu"na bakınız, ya da arama kutusuna aradığınız anahtar kelimeyi (Shakespeare'dan HSYK'ya geniş bir çerçevemiz mevcut) yazınız.
"Bağırma bana! Şu üslubuna dikkat et! Vatandaşla konuşmuyorsun!"
Savcının, polis memuru Behzat Ç. ile diyaloğu esnasındaki isyanı. Bir de yorum mu yapalım üstüne?
-----
7 Ağustos '10 - 23:39
"Yani bence bir sakıncası yok ama bir Türk'e Arap kıyafeti giydirilmiş gibi oluyor."
Büyük ego Erol Büyükburç'un, arabesk söyleyen Türk şarkıcılara ilişkin yorumu. Ağzını eğe büke Elvis Presley taklitleri yapan, Amerikan müziği söyleyen adam sen değil miydin be adam? Sen kovboy çizmesi giyerken iyiydi? N'oldu?
"+ Kadın mısın? - Ee... Hayır, kızım. (...) + Hayır, yani kadın mısın erkek misin diye cinsiyetini sormuştum ama..."
Canlı yayına telefonla bağlanan Özgür isimli izleyici ve Okan Bayülgen arasındaki diyalog. Oysaki Okan Bayülgen "bağyan mısın?" dese böyle mi olurdu?
-----
3 Ocak '09 - Akşam
"Nasıl da narin tutuyor ipi, tıpkı yeni gelin gibi!"
Cinsel göndermelerin b.kunu çıkaran Wipeout 2'deki boru sesli anlatıcı adam.
-----
18 Kasım '09 - 11:27
"Kalça günü iyi oldu ama kalçamın üstüne oturamıyorum, sizi ayakta izliyorum şimdi."
Göbeğin ve göbeklinin düşmanı, "şişman kadın çirkindir" veciz sözünün sahibi Ebru Şallı'nın TV8'deki programı Ebruli'ye gönderilen bir izleyici mesajı.
Napıyo' lan o sapık size de böyle oluyorsunuz? O ucube kadını izleyen, para kazanması için yardım ve yataklık edenler beter olsun beter!
-----
24 Ekim '09 - 01:16
- Gemideki tek bayan sen miydin? + Evet. - (Gülmeye başlayarak) 89 gün boyunca gemideki tek bayan sendin? + Evet - Ekikikikikiki kikir kikir... Korkmadın mı? Ekikikiki...
Beyaz, rehin alınan Horizon 1 gemisinin kaptanı hanımla diyaloğu. Sözde bayan diyerek kibar olmaya çalışan Beyaz, aptal cinsel imalarının çok komik olduğunu düşünürken.
Bu şekilde olsan olsan ceviz görünümlü muhafazakâr bir meşe olursun. Balta seni!
-----
18 Ekim '09 - Öğlen
- Okula gitmeyen adam olabilir mi? + Hayır. - Peki sen büyüyüp adam olunca, yani çok para kazanınca ne yapacaksın?
Bir kız çocuğuna "adam" olmak ile ilgili bir soru soran Bergüzar Korel'in daha sonra adam olmayı "çok para kazanmak" olarak tanımlamak suretiyle tüy diktiği "Çocuktan Al Haberi" programından bir enstantane.
-----
7 Ekim '09 - 21:51
BU: Behzat Uygur H: Hamiyet
"BU: 3 basamaklı en büyük çift sayı kaçtır?
H - On bin?
BU: Tamamı bir kıtayı kaplayan ülke hangisidir?
H - Afrika?
BU: Akdeniz'deki en büyük ada hangisidir?
H - Kıbrıs?
BU: Biber salçası, kızarmış ekmek, dövülmüş cevizle yapılan meze nedir?
H - Acuka?
Bak Şu Duvara isimli Japonya kökenli yarışmanın mikro ölçekteki "bilgi yarışması" bölümünde Hamiyet isimli şahsın enfes performansı. Behzat Uygur'un sorduğu bütün sorulara yanlış sorularla karşılık verdiği için büyük ödülü kazandı gönlümüzde.
----------
29 Eylül '09 - 00:40
"Yılda 700 seksi ben bile yapamam! Hele ki evdeki teyzemle, hiç yapamam..."
84 yaşındaki Prof. Dr. Mustafa Öz, oğlu Mehmet Öz'ün "yılda 700 seks" önerisine çüküyle itiraz ederken.Zira bu söz, bir beyinden çıkıyor olamaz.
----------
9 Eylül '09 - 00:20
"Evin içinde herkes kendi işini yapacak. Kadın kendi işine bakacak, erkek kendi işine..."
'Kişisel gelişim'ci İnci Yeşilyurt hanımefendi geleneksel rollerden ödün verilmemesini, muhtemelen illa birileri gelişecekse erkeklerin gelişmesini salık verirken.
----------
4 Eylül '09 - 19:28
"Çemberi iyice daralttık, biraz sabır tavsiye ediyorum." Muammer Güler, Münevver Karabulut'un ailesine sabah akşam günde 2 sefer yemekten sonra sabır tavsiye ederken.
-----------
19 Ağustos '09 - 13:32
"Her kıvrımımı yemin ederim avuçluyorlar. Yaşlı teyzeler.. E sahnede de erkekler tarafından tacize uğruyorum tabii."
Ece Erken'in programındaki konuk kadın, hem kendi cinsinden, hem karşı cinsten tacizi ne derece içselleştirdiğini, kabullendiğini ifade ederken.
IEA World Congress 2021
-
A few words on the International Economics’ Association online World
Congress, July 2-6, on the theme “Equity, Sustainability and Prosperity in
a Fractured...
The Years Of Writing Dangerously
-
Thirteen years ago, as I was starting to experiment with this blogging
thing, I wrote the following: [T]he speed with which an idea in your head
reaches th...
Herşey Okey için
-
82/1 tertip olarak Manisa Kırkağaç Jandarma Komando Er Eğitim Alayından
usta birliğim olan Kars Kağızman'a gittim. Paslı Karakoluna düştüm.
Karakolda 2 uzm...
Yapma Arshavin, yapma!
-
MANU'da 7 numara demisken, o forma mesela Arshavin'e cok yakisirdi.
Yetenekli, karakter sahibi, akilli (biyografi kitabinda bayanlara ehliyet
verilmemesin...
Gundemden 6. Bolum - 30 Temmuz '08
-
Bu bolumde AKP ve Ergenekon davalari, Gungoren'de meydana gelen saldiri,
Vakit gazetesi (rutin oldu artik), Melih Gokcek'in icraatleri ile cesitli
cesaret ...