2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Ankara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ankara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Mayıs 2014 Cumartesi

2014 ve 2009 yerel seçimlerinde Ankara'da hile yapıldı mı? Mevcut analizlere bir katkı

Gelen talep üzerine bir süre önce 2009 ve 2014 Ankara yerel seçimleri ile ilgili kendi bloğumda yayınladığım iki analizin sadeleştirilmiş bir özetini buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Her iki analizin de İngilizce olarak ve biraz daha detaylı ve teknik dille yazılmış versiyonlarını buradan ve şuradan okuyabilirsiniz.

Analize başlamadan önce biraz ön bilgi: 


30 Mart 2014 seçimleri sonrasında en çok tartışmaya neden olan konu Ankara büyükşehir belediye başkanlığı yarışında kimin daha çok oy aldığıydı. Henüz YSK kesin sonuçları ilan etmediği için tam resmiyet kazanmamış olsa da AKP'nin adayı Melih Gökçek ilk açıklanan sonuçlara göre tüm oyların sadece %1.1'ine denk gelen, 32,000 oy civarı bir farkla zaferini ilan etmişti.

CHP kendi yaptığı takip ve topladığı bilgiler ışığında açıklanan sonuçların yanlış olduğunu, seçimi Mansur Yavaş'ın kazanmış olması gerektiğini iddia etti. Önce İl Seçim Kurulu'na gidildi. Oyların yeniden sayılması, iptal edilen oyların da tekrar değerlendirilmesi istendi. Ayrıca birleştirme tutanaklarında yapılan şaibeli hatalara da itiraz edildi. Ana muhalefet partisi, bu talepler reddedilince YSK’ya başvurmuş ama oradan da olumlu cevap alamamıştı.

Önceki analizler neye işaret ediyor?

Hile tartışmalarının da etkisiyle sosyal medyada muhtelif analizler yapıldı. Bu analizler CHP'nin bir girişimi olan Yerel Seçim 2014 Sandık Takip Sistemi sayesinde toplanan seçim sonuçlarını kullanarak yapıldı.

Bunlar arasında Stockholm School of Economics'de öğretim üyeliği yapan Erik Meyersson'un ortaya çıkardığı bir ilişki özellikle ilginçti. Meyersson ilk yazısında (İngilizce) hem Ankara hem de İstanbul'daki büyükşehir belediye başkanlığı (BBB) seçimlerinde geçersiz oyların oranca çok olduğu sandıklarda AKP'nin sistematik olarak daha çok, CHP'nin ise sistematik olarak daha az oy aldığını gösteriyordu. Bu sonuç, birçok sandıkta CHP'ye atılan geçerli oyların bir kısmının geçersiz sayılmış olabileceğini ve bu yüzden de AKP'nin bu sandıklarda CHP'ye nazaran daha yüksek oy aldığı şüphesini doğurdu. 


Fakat tek mantıklı açıklama tabi ki bu değil. Belki de bahsettiğimiz ilişki AKP'nin zaten güçlü olduğu ilçe ve seçim bölgelerindeki seçmenin, CHP'yi destekleyen bölgelerdeki seçmenden demografik olarak farklı olmasından kaynaklanıyor. Örneğin AKP seçmeninin ortalama eğitim seviyesinin daha düşük olduğunu hesaba katarsak tabi ki hatalı kullanılan ve dolayısıyla geçersiz sayılan oyların AKP'nin yüksek, CHP'nin daha düşük oy aldığı yerlerde kümelenmesi normal diyebiliriz.

Ancak ortada bir başka sorun var. Meyersson geçersiz oy oranları ile AKP-CHP oy farkını her ilçenin sadece kendi sınırları içindeki sandıklar arasındaki farklılıkları kullanarak analiz ettiğinde hala istatistiki olarak anlamlı ve pozitif bir ilişki buluyordu. Bir adım daha öteye giderek sadece ilçelerin kendi iç dinamiklerine değil de her ilçenin altındaki farklı seçim bölgelerinin (voting station) kendi iç dinamiklerine odaklandığında yine istatistiki olarak benzer ölçüde anlamlı ve pozitif bir ilişki ortaya çıkıyordu.

Buradan çıkan mesaj net: Seçmen davranışına dair (demografik) faktörlerin, belirli bir ilçe veya seçim bölgesi içindeki sandıklar arasında sistematik olarak farklılık göstermesi düşük bir ihtimal. O halde geçersiz oylarla AKP-CHP oy farkı arasındaki pozitif ilişkinin de seçim hilesinden kaynaklanma ihtimali o ölçüde yüksek demektir.

Eğer bu ilişkiyi seçmen davranışları ile açıklayamıyorsak, hile dışında başka ne gibi alternatif hikayeler olabilir? Belki de AKP'nin kuvvetli olduğu yerlerde CHP yandaşı sandık görevlileri ile AKP yandaşı görevliler arasındaki gerginlik ve tartışmalar normalden daha çok geçersiz oy çıkmasına sebep oldu. Fakat bu hikayede tutarlı olmayan bir nokta var. Zira CHP'nin kuvvetli olduğu yerlerde de benzer gerilim ve tartışmaların olmasını ve bunların geçersiz oy oranını yükseltmesini bekleriz.

Diyebilirsiniz ki AKP seçmeninin çok olduğu yerlerde hatalı pusulaların oranı daha yüksek olduğu için gerilim her iki tarafta da aynı bile olsa sonuca yansıması farklı olabilir. Ama bir dakika. Daha biraz önce seçmenlerin demografik farklılıklarının sonucu etkilemesini engellemek için ilçe ve hatta seçim bölgelerine odaklanmıştık. Yani bu alternatif hikaye de bulunan ilişkiyi açıklamakta yetersiz duruyor.

Bu ilişkinin hile tezi ile tutarlı olduğuna dair ek kanıtlar da var. Örneğin Meyersson şuradaki yazısında (İngilizce) benzer bir ilişkinin Adana, İzmir ve Manisa gibi illerde de gözlemlendiğini ortaya koyuyor. Daha da ilginci, geçersiz oyların oranı ile AKP-CHP oy farkı arasındaki ilişki AKP'nin açık ara üstün olduğu illerde çok daha zayıf duruyor. Bu önemli bir kanıt çünkü şayet ortada bir hile varsa,
 parti örgütlerinin stratejik davranarak kazananı kendi lehlerine değiştirebilecekleri illere yoğunlaşırlar.


Son olarak Meyersson, bu son seçimlerde Ankara'da CHP'nin ortalamanın --daha doğrusu ilçeler bazında aldığı oy oranlarının medyanının-- üzerinde başarı gösterdiği yerlerde kuvvetli bir ilişki bulurken, daha düşük oy aldığı yerlerde ise aynı ilişkinin oldukça zayıf olduğunu gösterdi. Gerçekten de eğer AKP örgütleri hile çabalarını CHP'nin daha güçlü olduğu ilçelere yoğunlaştırarak sonuçlara daha çok etki edeceklerini hesaplamışlarsa tam da bu tarz bir sonuç beklerdik.

Mevcut analizlere katkı: 2009 sonuçları ışığında son seçimlerde ne oldu?

Bu özetten sonra gelelim yaptığım analizlere. İlk analizde Ankara'daki son yerel seçimlere odaklanıyorum.

Soru şu: AKP şayet hile yaptıysa acaba gerçekten hilenin daha çok ekstra oy getirebileceği yerlere mi odaklanmaya çalıştı? Tabi bu bölgeleri belirlerken objektif kriterlere ihtiyaç var. Parti örgütleri bunun için muhtemelen yaptırdıkları anketlere ve önceki yerel seçimlerdeki performanslarına bakıyorlar. Anket sonuçlarına dair elimizde bilgi yok ama 2009 seçimlerinde hangi partinin hangi ilçede en çok oyu aldığına ve ikinci sıradaki partiye ne kadar fark attığına bakarak Ankara'yı farklı kısımlara ayırmak mümkün.

TUİK'in online veritabanından indirdiğim mahalli idareler seçim sonuçlarını kullanarak 2009 yılında Ankara büyükşehir belediye başkanlığı için oy kullanan tüm ilçeler arasından 4 farklı grup oluşturdum: (1) CHP veya MHP'nin en yüksek oy oranına ulaştığı ilçeler, (2) AKP'nin en yüksek oy oranına ulaştığı ilçeler, (3) AKP'nin birinci olduğu ilçeler arasında AKP'nin ikinci sıradaki partiye %10'dan daha az ve (4) %20'den daha çok fark attığı ilçeler.

Amacım geçersiz oy oranları ile üç büyük partinin (AKP, CHP ve MHP) sandık bazında aldıkları oy oranları arasındaki ilişkiyi yukarıda bahsettiğim ilçe grupları için ayrı ayrı incelemek.

Aşağıdaki iki grafik bulduğum sonuçları özetliyor. Resmi daha büyük görmek için üzerine tıklayabilirsiniz.


Önce soldaki grafiğe odaklanalım. Yatay barların her biri, geçersiz oy oranı ile belirli bir partinin aldığı oy oranı arasındaki ilişkinin şiddetini gösteriyor. Pozitif değerler bu iki değişkenin aynı yönde hareket ettiğine, negatif değerler ise ters ilişkiye işaret ediyor. Sarı, kırmızı ve yeşil barlar sırasıyla AKP, CHP ve MHP'nin oy oranlarına dair sonuçları gösteriyor. Peki bu ilişkilerin istatistiki olarak anlamlı olup olmadığını nereden biliyoruz? Bunun için barların üzerindeki siyah renkli ince çubuklara bakmalıyız. Bu çubuklar %95'lik güven aralıklarını ifade ediyor. Yani %95 olasılıkla bu iki değişken arasındaki ilişkinin kuvveti siyah çubuğun içerdiği değerler arasında bir yerde. Eğer bu aralık sıfır değerini kapsıyorsa o zaman ortada anlamlı (duruma göre pozitif veya negatif) bir ilişki olmadığı savını %95'lik bir kesinlikle iddia edemeyiz. Bu durumda iddiamızı ancak daha düşük (örneğin %90 veya altı) güven seviyelerinde savunabiliriz.

İlk önce genel resmi görmek için hem 2009 hem de 2014'de büyükşehir için oy vermiş 18 ilçenin tamamına bakalım (tam 7 ilçe bir önceki BB seçimlerinde kapsam dışındaydı). Bu sonuçlar grafiğin en üst sırasında ("All Districts") yer alıyor. Daha önce ortaya konan sonuçlarla tutarlı olarak, geçersiz oyların oranca yüksek olduğu sandıklarda CHP oy oranlarının daha düşük AKP'ninkilerin ise daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu ilişki güven aralıkları sıfırı dışladığı için istatistiki olarak da anlamlı.

Bu genel trend kendi içinde sistematik bazı farklı trendleri saklıyor olabilir. Örneğin ikinci sıradaki sonuçlar CHP veya MHP'nin 2009'da en başarılı olduğu ilçelerde söz konusu ilişkinin hem nicel olarak hem de istatistiki olarak daha kuvvetli olduğunu gösteriyor. Şayet AKP bu ilçeleri daha çok hedef aldıysa bu sonuç gerçekten de anlam kazanıyor.

Üçüncü sıraya bakarsanız AKP'nin en başarılı olduğu ilçelerde ise ilişkinin hem nicel olarak belirgin şekilde zayıfladığını hem de istatistiki olarak kısmen anlamsızlaştığını görebilirsiniz. Peki neden AKP'nin 2009 seçimlerinde en yüksek oyu aldığı ilçelerde hiç hile çabasına girmediğini düşünelim ki? Örneğin AKP'nin muhalefet partileri ile daha yoğun şekilde çekiştiği ilçeler ile açık ara önde olduğu ilçeler arasında hiç mi fark yok? Bunun cevabı için son iki sıraya bakmamız lazım. AKP'nin %10'dan daha az farkla birinci geldiği ilçelerde (Etimesgut, Kalecik and Mamak) kuvvetli bir ilişki varken, AKP'nin %20'den daha çok farkla birinci geldiği ilçelerde (Sincan, Altındağ, Pursaklar ve diğerleri) işe benzer bir ilişkiden eser yok. Son sıradaki güven aralıkları sıfırı içermekte.

Benzer bir analizi bu sefer her ilçenin sadece kendi içindeki dinamiklerine odaklanarak yaptığımızda ise sağdaki grafiği elde ediyoruz. Gördüğünüz gibi niteliksel olarak sonuçlar önceki analizle çok benzer. 

2009 yerel seçimlerinde de hile şüphesi var mı?

2009 yerel seçimlerinde de Ankara'da yarış oldukça çekişmeli geçmişti. AKP, CHP ve MHP sırasıyla %38.5, %31.9 ve %26.9 oy almıştı. Şayet AKP karşıtı oylar daha az ölçüde bölünmüş olsaydı yarış çok daha yakın ve hatta CHP'nin galibiyeti ile bitebilirdi. Yani Melih Gökçek ve ekibinin hile yapmak için oldukça geçerli sebepleri vardı. Ayrıca şayet 2009'da sistematik bir seçim hilesi söz konusu olmuşsa bunun nihai sonuçlara anlamlı bir yansıması da olmuş olabilir. O zaman gelin 2014'te gözlemlediğimiz bu şüphe uyanduran ilişkinin 2009'da neye benzediğine bakalım. 

İlk etapta 2009 yılında Ankara ilçe belediyeleri için atılan oyları analiz edeceğim. Aşağıdaki figür sandık bazında AKP-CHP oy oranı arasındaki fark (akpchpdiff) ile geçersiz oy oranları (invshr) arasında nasıl bir ilişkisi olduğunu gösteriyor.




Bu ilişkiyi daha belirgin bir şekilde ifade edebilmek adına her sandıktan çıkan sonuçların (AKP-CHP oy oranı farkının ve geçersiz oy oranlarının) il ortalamalarından sapmalarını hesaplayıp bu sapmaları birbirine karşı çizdirdim. Bu yüzden yukarıdaki resimde negatif [pozitif] değerler il ortalamasının altındaki [üzerindeki] gözlemleri ifade ediyor. Mavi noktaların her biri bir sandığı temsil ediyor. Burada önemli olan akpchpdiff ve invshr değişkenlerindeki ortalamadan sapmalar birbirleriyle ilişkili mi değil mi sorusu. Figürde gördüğünüz kırmızı doğrusal çizgi işte bu ilişkinin kuvvetini ve yönünü gösteriyor. Tabi bu ilişkinin doğrusal olması şart değil. İşte etrafında gri renkli güven aralığı ile çizilmiş ikinci eğri ise doğrusallık varsayımı yapmadığımız taktirde akpchpdiff ve invshr arasındaki ilişkinin nasıl gözüktüğünü gösteriyor. Her iki yöntem de ilişkinin pozitif ve istatistiki olarak anlamlı olduğuna işaret ediyor.

Bir sonraki adım olarak deminki analizi bu sefer her ilçenin sandık sonuçlarını etkileyebilecek, kendine has özelliklerini dikkate alarak tekrarlıyorum. İlçeler arasındaki sistematik farklılıkların bizi ilgilendiren ilişkiye olan etkisini arındırdığımızda ortaya işte şu aşağıdaki figür çıkıyor.


Son olarak analizimizi her bir seçim bölgesine has etkilerden arındırılmış şekilde yaptığımızda aşağıdaki ilişkiyi elde ediyoruz. Bu ilişki beklendiği gibi öncekilerden daha zayıf ama hala pozitif ve istatistiki olarak hayli anlamlı.



Aslına bakarsanız Meyersson'un 2014 için bulduğu ilişkilerin kuvvetine çok benzer sonuçları 2009 için de gözlemliyoruz. 

Kısaca özetlersek ortaya çıkan tablo şu: Eğer 2014 seçimlerinde gözlemlediğimiz ilişki bir seçim hilesine işaret ediyorsa o zaman benzer şekilde bir hilenin 2009 yılında da yapılmış olması çok muhtemel gözüküyor. Sanırım birçoğumuz için bu çok da şaşırtıcı bir çıkarım değil.

İkna olmadım, ek delil istiyorum diyorsanız Meyersson'un konuyla ilgili yazdığı şuradaki makaleye de (İngilizce) bakabilirsiniz. Kısaca özetlemek gerekirse bulduğu şey şu: Üzerinde resmi damga bulunmayan sandık tutanakları sistematik olarak AKP'nin CHP'den daha çok oy aldığı sandıklarda yoğunlaşıyor. Aynı ilişki, geçersiz pusulaların sayısının düzgün bir şekilde rapor edilmediği sandık tutanakları için de geçerli. Ayrıca problemli sandıklardaki (damgasız tutanaklar ve geçersiz pusulaların yanlış kaydedildiğine dair şikayet içeren tutanaklar) oy oranlarının dağılımı ile problemsiz sandıklardakini kıyasladığımızda problemli sandıkların problemsizlerden belirgin şekilde daha fazla AKP'ye yaradığını ve CHP'nin oy oranına zarar verdiğini görüyoruz.

Sonuç

Şu vakte kadar anlamışsınızdır ki tüm bu bahsettiğim analizler ve sonuçlar kesin hile var anlamına gelmiyor. Sadece diğer olasılığı, yani ortada hile dışında daha masum başka bir şeylerin döndüğü ihtimalini zayıflatıyor. Eğer AKP'nin her iki seçimde de hile yapmış olduğuna inanmıyorsanız, o zaman hem 2009 hem de 2014'de bulduğumuz bu şüphe uyandıran ilişkinin daha mantıklı bir açıklamasını yapabilmeniz lazım. Ayrıca neden AKP'nin hileden muhtemelen daha çok getiri sağlayacağı bölgelerde daha kuvvetli bir ilişki olduğunu ve neden AKP'nin üstün olduğu yerlerde damgasız ve itirazlı tutanakların daha yoğun olduğunu da anlatabilmeniz gerekir.

YSK eğer itiraz dilekçesindeki iddialar seçimin kazananını değiştirebilecek kadar fark yaratacak gibi duruyorsa ancak o zaman yeniden incelemeye karar veriyor. Tabi burada neyin geçerli delil olarak kabul edildiği ve bu delillerin oy oranlarında yaratabileceği farkın nasıl tahmin edildiği çok önemli. Maalesef seçim verileri üzerinde yapılan istatistiki/ekonometrik analizlerin ortaya koyduğu anormallikler bu tarz kararlarda çok etkili olamıyor. Bu analizler doğası itibariyle kesinlik arz etmediği için delil olarak kabul görmüyor. Sadece değişkenler arasında sistematik olarak bir seçim hilesi yapılmış olabileceğini gösteren ilişkileri ortaya çıkarmaya yarıyor. Bu yüzden, bu analizlerin seçimlerde makul bir hile şüphesi var mı yok mu bunu anlayabilmek ve vatandaşları bu konuda bilgilendirebilmek açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Bu analizler şayet kuvvetli hile şüphesini destekliyorsa bir sonraki seçimlerde ne gibi önlemler alınabileceğine dair de önemli dersler çıkarılabilir.

Gezi Direnişi demokratik sivil toplumun dirilişine yadsınamaz bir katkı yaptı diye düşünüyorum. Bu dirilişin önemli bir ayağını da yerel seçim süreciyle yaşadık. Ankara'nın Oyları , Oy ve Ötesi , Oyumu Çaldırtmam gibi sivil insiyatiflerin, @sandikbuglari gibi twitter gruplarının, Erik Meyersson, Murat Eren ve @erenyanik gibi seçim verilerini inceleyen ve sorgulayan kişilerin artmasını bu yüzden önemli buluyorum. Daha şeffaf, daha adil ve şaibesiz seçimler ancak tabandan gelecek daha kuvvetli tepkilerle mümkün. Muktedire bu şaibelerin farkında olduğumuzu, bunları umursadığımızı ve bu iddiaların takipçisi olacağımızı göstermeliyiz.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Solfasol: Ankara'nın Gayrıresmi Gazetesi


Ne yazsam ne yapsam derken, “Ankara’ya Ankara’yı yazanları yazayım.”da karar kıldım. Gerçi çok zor olmadı, zira ilk çıktığı zamandan beri sempatiyle yaklaştığım -hatta çok fazla yaklaşıp farkına varmadan içine bile girdiğim- heyecanla takip ettiğim, “Ulan ben Ankara için bir şeyler çıkaracak olsam böyle bir şey yapardım!” dediğim bir “şey” Solfasol. Bir “şey/ler” deyip duruyorum, zira gazete midir, dergi midir, in midir cin midir, hırlı mıdır hırssız mıdır birlemiyorum, tanımlayamıyorum. Tanımlara sığmıyor kerata. Dedim ki biraz çabalayayım, belki biraz anlatabilirim, birilerinin ilgisini çeker. Dolayısıyla evet, bugün menümüzde leziz bir Solfasol var.

Bir kere, hırssızdır diye başlayabilirim galiba. Yani böyle CHP stayla “AKP muhafeleti olsun, çamurdan olsun.”, “İMG çamurlaması olsun, zaten güzel olur.”cu değil. Hatta bugünün en güncel terimleriyle söyleyecek olursak bir “Birgün kapağı” değil. Evet, Ankara’yla ilgili pek çok b.kluk gelip bir İMG gülümsemesi altında düğümleniyor olabilir, ama Ahmet Şık’ın RTE için söylediği sözlerini ödünç alarak ifade edecek olursak “İMG bir figür, sistemin kendisi değil ve eleştirinin de tek kişiye indirgenmesi doğru değil.”. Dolayısıyla İMG’de var olan “Oh, şehre milyon tane gazeteyle pompalayayım kendimi ve iktidarımı” hırsı yok, ondandır Solfasol’e hırssız demem, "kentli muhalif" halindendir (Misal bakın, ben dayanamıyorum o dünyanın en çirkin gülümsemesine saldırmadan). Solfasol birkaç bin basılır, bir miktar satılır, yer yer dağıtılır, hayatını 18 sayıdır idame ettirir.



Solfasol bir Ankara semti, keçi de Ankara keçisi. Bisikleti Ankara'yla ilişkilendiremedik gitti, ama ona da az kaldı!

Gazete-dergi ikilemine gelince; bu konu beni aşıyor, zira ben okurum arkadaş. Gerek geniş zamanda, gerek isim olarak, gerek sıfat olarak, gerek “yazar”ın yancısı olarak “okur”um. Bakmam gazeteymiş, dergiymiş, oymuş buymuş. Oldukça güncel haberlerden kelli gazetevari yanlarının yanında (yana yana yan yana), makale/köşe yazısı tarzı içeriğinden öt'rü daha dergisel bir hali de var. Her halini seviyorum, hiç dert etmiyorum böyle şeyleri, ama kafanızda biraz canlanması için söylüyorum. Dosyaları oluyor mesela bazı sayılarda (hatta sık sık oluyor da, şu an elimin altında Kasım 2012 sayısı olduğu ve onda dosya göremediğim için “bazı sayılarda” demekle yetindim), veya bir sayıda bakıyorsunuz astronomiyle ilgili bir şeyler, berikinde veganizmle ilgili makale, bir bisiklet fotoromanı, bir bitmeyen Ankara’nın kaldırımları da süklüm püklüm yolları.

Bu arada Kasım sayısı demişken, bu sayıdaki orta sayfaya yerleştirilen “Ankara Bir Festivaller Kenti mi?” başlıklı bölümü bi’ ayrı sevdim. Bakınca insanın içi karmaşık hislerle doluyor. Aslında “Ankara’da bildiğin festivalleri say?” deseler, 3-4 tane sayabilirim belki, ama hem nicelik hem de nitelikten yana epey festival varmış Ankara’da, görmek hoşuma gitti. Yani elbette bir İstanbul değil, bir kültür başkenti değil (Bu esnada çok alakasız bir parantez açmak istiyorum: Kim veriyo’ lan bu adama ve şehrin bu haline o abuk subuk ödülleri, çabuk çıksın ortaya?!), ama o da bize o kadar da boş değil neyse ki.

Bunların dışında, dediğim gibi epey yaklaştım Solfasol’e, yazanlar çizenler, emek verenler, konuşan tartışanlarla tanışma fırsatı da buldum. Ki zaten yarısıyla öyle ya da böyle tanışıyor, bir yerlerde ama yüz yüze, ama başka şekilde karşılaşmış, yollarımızın kesişmiş olduğunu fark ettim. Dışarıdan büyük görünse de, Ankara küçük bir şehir zaten. Buralarda insan gibi yaşamak için bir şeyler yapmaya çalışan insan sayısı epey sınırlı ve Solfasol de güzel bir kesişim noktası olmayı beceriyor pek güzel. Dolayısıyla kendisine ilişkin çok rahatlıkla söyleyebileceğim bir başka şey de, Solfasol’ün arkasında Ankara’da hakkıyla yaşamaya çalışan bir grup insanca verilen çok ciddi bir emek ve heyecanın olduğu.

Valla gördüğünüz üzere Solfasol anlatılmaz yaşanır kabilinden bir müessese, zira anlatamadım gitti kaçyüz karakterdir. Dolayısıyla satın alın, ödünç alın, bir sürü kafeye gidip çayınızı içerken beleşe okuyun, buyrun bir çayımı içerken ben size okuyayım/okutayım, abone olun, eşe dosta abonelik hediye edin ve kendiniz görün. Kâr amacı güden bir “şey” ololmadığı için, kimse sizi zorlamayacaktır satın almaya, zira internet sitesine girip eski sayılarını ücretsiz olarak okuyabiliyorsunuz zaten. Sadece içinde bulunulan ay internet sitesinde bulunmuyor, ücretsiz ve onlayn olarak 1 ay geriden takip edebiliyorsunuz. Ama yine de benim önerim, paranız yettiğince destek olun, abone olun, alın, eşe dosta verin, Ankara’ya can verin. Böyle diyorum diye de desteğinizi parayla sınırlı sanmayın; yazın, çizin, duyurun, kendileriyle iletişin, düzeltin, eleştirin, Feysbuk’tan layk edin, fotoğraf gönderin, paketleyin, gezin, dağıtın, tanışın, tanıyın... Dayanışmanın binbir türlü yolu var, keşfedin!

Ankara’dan haber almak, Ankara’ya haber vermek için Solfasol! 

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Bisiklet yazıları - 1

Ben şu adresten çaldım, o nereden çalmış bilmiyorum
Bisiklete olan sevgim, yaklaşık olarak 10 yıldır böylesine coşmamıştı. 10 yıl deyince ben de garipsedim sevgili işkembeseverler ama yaş olmuş 26, çok doğal tabii ki. Bu bisiklete karşı sevgi pıtırcığı haline gelişimi kendi kişisel blogumda da yazmış olduğum için uzatmadan özetleyeyim istiyorum;

Çalıştığım yere gelip giden bir genç var, Elmadağ'dan bisikletle hem de! Ankara'yı az çok bilenler bilir, uzun bir mesafe. İstanbul için sanırım Büyükçekmece'den Taksim desem belki abartı olabilir ama Küçükçekmece kadar da yakın değil. Gecenin bu saatinde uyuyamamış halimin üstüne ramazan davulcusunu da duyunca parmağımdan çıkanı gözüm görmüyor olabilir, üzgünüm.

Her neyse, bu genç, Polonya'da bir kampa gidip, oradan bir bisiklet bulup, 150 km yol yapıp Almanya'ya geçmiş ve döndüğünde bunu anlattı bize gündelik hayatından bir parçaymışçasına. Zaten ne zamandır aklımdaydı, işte o gün aradığım gazı buldum ve hemen bisikletçiye koşup, kaskımı eldivenimi alıp, ertesi sabah Elvankent'ten Kızılay'a işe geldim. Merak eden, şöyle buyursun. Beni tanıyan ve Natura Horror Vacui kadar olmasa da, tonajı 0.1'e yaklaşan bir kütle olarak bir nebze tosunumdur. Dolayısıyla biraz zorlandım bu mesafeyi gitmekte, zorlanmadım dersem yalan olur, ama yine de beklediğimden rahat oldu. Google Earth'ten kendim ölçtüm biçtim, 30 km etti. Maps'teki gibi en kestirme yollardan gidemedim tabii ki altımda bisiklet olduğu için.

Derken derken işte, bu hafta 3 gün bisikletle gittim işe, mutlu oldum. Hal böyle olunca, yani hem baktım keyifli oluyor, hem spora ayrıca vakit ayıramazken, sabah işe gitmek ve akşam işten dönmek için kullandığım zamanı bu şekilde kullanıyorum, hem beleş (öğrenciyim abiii), hem de tamamen hareketsiz hayatıma biraz hareket geliyor, dedim "öyleyse neden böyle devam etmiyorum?" ve bunu daha da keyifli bir hale getirmek için, 15 yıllık gül gibi market bisikletimle yollarımı kısmen ayırmaya karar verdim. Bu kararımın ardından, son 1 hafta içinde Ankara'da 5 farklı bisikletçi gezdim.

Siz sevgili işkembeseverlere bu yazıyı yazıyor olmamın nedeni de, gezdiğim bu 5 bisikletçi hakkında biraz fikir vermek, yeri geldiğinde bisikletçi arayanlara bir nebze olsun rehberlik etmek.

1 - Sıradışı Bisiklet (SDS): Yakın zamanda Sıhhiye'den Ümitköy MESA'ya taşınan SDS Bisiklet, Ankara'daki büyük bisikletçilerden. Büyük ölçüde Bianchi ve Trek satıyorlar. Her pazar bir kısım insan, SDS'nin minibüsüne 3-5 benzin parası atarak bisikletleriyle bir o yana, bir bu yana geziyorlar. Perşembe akşamları da "Perşembe Akşamı Bisikletçileri"nin onların da katıldığı bir versiyonu var. Perşembe akşam 8'de Arcadium'da toplanıp, düşük tempolu, herkesin uyabileceği bir tur gerçekleştiriyorlar. Henüz hiç katılamadım ne yazık ki, ama keyifli olduğunu tahmin ediyorum.
SDS'ye bir arkadaşımın önerisiyle gitmiştim ilk birkaç malzeme almaya. Bu sene Şubat-Mart civarıydı. Pek sıcak karşılamışlardı. Zaten sen-ben yaşta insanlar diyeyim. İkinci gidişim, Ümitköy'deki tükanlarına ilk gidişimdi, o da yaklaşık olarak Temmuz başı oluyor. O gidişimde de yine bir pazar turunun ardından, orada takılan 2 50-60 yaşlarında abi vardı. Bisikletin frenleri falan yapıldı, 1-2 eksik giderildi. Abilerden bir tanesi epey uzun uzun oradaki bisikletleri anlattı, bisiklet ve turları hakkında biraz laflama fırsatı oldu. Bu esnada çocuğu bakkala gönderip dondurma aldırdılar, dondurma ikram ettiler, derken yok meyveydi şuydu buydu kakara kikiri pek hoş oldu, 4 saat oldu. Farkında değildim hiç, toparlandım döndüm ondan sonra. Gördüm ki bisiklet insanları pek süper.
Şu son 2 hafta içinde de 2 kere daha gittim işte; kask+eldiven almaya ve bugün fiyat sormaya. Hibrit bir Trek almayı düşündüm, onunla ilgili danıştım. Gayet yardımcı oldu sağolsun oradaki arkadaş, aradığım bisikletin onlardan biri olduğuna ikna olmasam da, memnun ayrıldım.
Bu esnada bir de, sitelerinde şöyle bir ifade var, ki bence önemli: "Sizleri ürünleri görmeniz ve bir bardak çayımızı içmeniz için mağazamıza bekliyoruz."
Birkaç maddede SDS'yi özetlemek gerekirse;

- Çok ilgililer
- Çok bilgililer
- Gayet keyifliler
- Samimi de buluyorum
- Trek ve Bianchi satıyorlar dolayısıyla bisikletler 300-350 €'nun altına inmiyor pek
- Trek için ömür boyu garanti veriyorlar
- Bisiklet dışında, aksesuar ve malzemelerin fiyatı orta seviyede, nakitte %10 civarı bir indirim sağlıyorlar, bence daha da fazla sağlarlar zorlarsanız.




Adres: Koru mah. Beyazgül B Sitesi No:181 Çayyolu /Ankara
Adres ayrıntısı: Eskiden otobüslerin indirdiği, Migros ve Best Buy'ın bulunduğu, Etimesgut'tan Bağlıca yolundan bağlanılan yer
Telefon: 0 312 240 60 65 - 66

2 - Erdoğanlar Bisiklet: SDS'den sonra, az önce bahsettiğim arkadaşın Scott önerisi üzerine, Erdoğanlar'a gitmiştim, bugün tekrar gittim. Hem işyerime de yakın, süper oldu. İlk gidişimde, dağ bisikleti değil ama yarış/yol bisikleti de değil ama daha çok onun gibi (bir başka arkadaşımın kebapçıya sipariş verirken Bardacık Sokak'ı "bardak gibi ama değil gibi" anlatması gibi oldu biraz) dedim ve öneriler geldi. Tükan sahibi abi ilgilendi ve istediğim şeye gayet yakın öneriler sundu. Teknik detaylar verdi, hangisi ne için iyi olur onu anlattı. Neden nasıl ne malzeme ne kadro ne teknik tek tek anlattı üşenmeden. Saydıklarının içinden bir bisiklet beğendim, "ben kendim de bunu kullanıyorum!" dedi. Ama esnaf ayağı değil, gerçekten onu kullanıyormuş. Dedim o zaman güzel.
Bugün ikinci gidişim oldu. 3. bir arkadaşla bu sefer. O dağ bisikleti baktı, ben yine o vurulduğum bisiklete baktım. 2 seçenek arasında kalmıştım daha çok, her ikisini de hazırladılar, deneme sürüşü yaptım. Abi kendininkini de denetti sağ olsun, ama hiç iyi olmadı. Resmen bindim, bisiklet gitti bir tur attı kendi kendine, geldi. Öyle güzel. Her neyse, sonuçta ona karar verdim gibi, ama biraz pahalı olduğu için çok emin değilim hala alıp almama konusunda. O bisiklet beni Hindistan'a bile götürürmüş, ona cezboldum biraz. Gerçekten o paraya Hindistan'a first class gidiş-dönüş bileti alırım lan! Etim ne budum ne... Neyse, bakacağız. Yarın öbür gün uzun yola gidesim, uzun yol gittiğim yerde ve yolda keyif alasım var, bana onu sağlasın, daha da fazla bir şey istemiyorum.
Erdoğanlar'ı özetleyelim;

- Çok ilgililer
- Çok bilgililer
- Eninde sonunda oranın bir ticarethane olduğu biraz sıkça/net fark ediliyor
- Scott, Giant ve Sedona satıyorlar büyük ölçüde dolayısıyla daha uygun fiyatlı bisikletler de var.
- Scott için iki yıl garanti veriyorlar
- Bisiklet dışında, aksesuar ve malzemelerin fiyatı orta seviyede, nakitte %10 civarı bir indirim sağlıyorlar, daha fazlasını çok sanmıyorum.




Adres: Libya Cad. No: 9/B ANKARA
Adres ayrıntısı: Kolej kavşağından İncesu tarafına girince sağda Libya Caddesi var, onun üzerinde yakında. Veya Kızılay'dan, Yüksel'den dümmmmdüz yürüyünce yolun sonundaki üst geçit Libya Caddesi'nin üstünden geçiyor işte.
Telefon: (312) 435 74 55 - 56

3 - Delta Bisiklet: Mağaza, internet sitesi, bisikletforum.com vs. diye bakınca, Ankara'nın en büyük bisikletçisi, hatta bu saydığım ilk 3 yerden, Ankara dışında şubeleri de olan tek bisikletçi. Ama, tek kelime bile değil, dört harfle; tırt. Muhtemelen diğerlerinden daha fazla müşterileri var, dolayısıyla biraz daha tok satıcı olabilirler. Aradığınız bisiklete en yakınını burada bulmanız çok çok olası (ki ben bulamadım, o benim garipliğim), zira bir sürü çeşit bisiklet var mağazalarında. Katlanır bisikletlerden, yarış bisikletlerine, akrobasiye, tandem bisiklete kadar türlü türlüsü. Yine bu saydığım 3 bisikletçiye göre, birincil amacın ticaret olduğu şap şap vuruyor yüzünüze.
Bugün girdik mağazaya, biraz bakındık. Sonra orada çalışan olduğunu anladığımız genç kadına gidip sorduk böyle böyle diye. Önerdiği 3 bisiklet, istediğime pek yakın değildi. Özellikle ikinci önerdiği bisikleti anlatırken, "bu var, lastiği özeldir, size daha uygundur, Shimano vites, bir de buraları buraları böyle kırmızıdır." dedi, ve o an bitti gözümde o bisikletçi. "Buraları buraları böyle kırmızı" ne lan? Ben de görüyorum oralarının oralarının öyle kırmızı olduğunu? Ee? Bu hangimize ne kattı? Veya vitesin üstünde Shimano yazdığını ben de görüyorum, ama Shimano'nun 80 çeşit vitesi olduğunu da öğrenmiş oldum şu 2 haftada. Biraz daha yardımcı olamaz mısın? Buraları buraları kırmızıymış. Yani ya anlamıyorsun bu işten, ya işini sevmiyorsun, başın kalabalık, işin çok, hayattan bezdin, sevgilinle dargınsın, ama bu kadar da belli etme gözünü seveyim... Yok eğer bunların hiçbiri değil de, müşteri beğenmiyorsan, o zaman kafanı da kalbini de kırırım...
Özetle, bu en büyük bisikletçiden en hızlı şekilde çıktık. Varın siz düşünün... Gelelim özete;

- İlgililer demeye dilim varmıyor, ama sorduk, söyledi şimdi yani. Yalan olmasın...
- İlgilenen şahıs benden daha fazla şey biliyor gibi değildi
- Eninde sonunda değil, en başından en sonuna oranın bir ticarethane olduğu çok net fark ediliyor
- Cannondale, Geotech ve Corratec satıyorlar büyük ölçüde, ürün yelpazeleri (gözle görebildiğiniz kısım en azından) çok daha geniş, alternatif çok fazla
- Bisiklet dışında, aksesuar ve malzemelerin fiyatı hakkında fikir sahibi olacak kadar vakit geçiremedim






Adres: Bosna Hersek Cad 21/D 06510 Emek ANKARA
Adres ayrıntısı: Milli Kütüphane'nin arkasından geçen caddeden AŞTİ yönünde giderken, solda kalıyor.
Telefon: +90 312 223 60 27 pbx (10 Hat)

4 - Performans Bisiklet: İçeriye girdiğimden çok, bir bisikletçi yerine işi öğretilmiş bir satış elemanıyla karşılaştım. Delta'dakinden daha samimi ve ilgiliydi, ancak yine de pek tatmin olmadım. Yani SDS, Erdoğanlar ve az sonra bahsedeceğim Red Bisiklet'te ilgilenen insanların hayatlarının bisikletle geçtiği belliyken, Performans ve Delta için aynı şeyi diyemedim. Sedona satıyorlar büyük ölçüde. Bisikletler genelde tozlanmış, pek yerinden kıpırdamıyor sanırsam. Abi sağ olsun ilgilendi etti ama yine de elinden geldiğince. Hemen özetleyeyim;

- İlgiliydi abi sağolsun
- Bilgi konusunda emin değilim, ama Delta'dan iyiydi.
- Fiyatlar uygunca, nakitte %5 indirim yapıyor. Ayıp yahu, %5 ne? Yapma daha iyi... Ha, tabii ki kâr marjı düşük olabilir, o zaman aferim. Web sayfasında da sağda "fiyatları indirdik! %3, %4, %5" yazıyor. Çok param olunca bağış yapacağım, %10 indirebilsinler hiç olmazsa.
- Sedona gördüm gani gani, onun dışında Bianchi ve hatırlamadığım 1 marka daha vardı. Şimdi bakınca fark ettim, Whistle galiba
- Bisiklet dışında, aksesuar ve malzemelerin fiyatı hakkında fikir sahibi olacak kadar vakit geçiremedim aynı şekilde






Adres: İnternet sayfasında adres yok, harita var
Adres ayrıntısı: Uuu beybi
Telefon: +90 312 343 21 17

5 - Red Bisiklet: Yine öneri üzerine gittiğim bir bisikletçi. Bu 5 tanenin içinden, en "mahalle bisikletçisi" gibi olanı. Ufacık bir dükkan, birkaç bisiklet, birkaç malzeme ve bir bisikletçi. Ama adamın kendisi belli ki bisikletle fazlasıyla haşır neşir. Suratsız bir insan gibi görünebilir, ama gerçekten yardımcı olmaya çalışıyor. Pazarlık da yapar, uygun fiyatı daha da uygun eder. Ufak tefek işçilikten para da almaz. 1 kere gördüm kendisini, ama öneren arkadaş dedi bunları kısmen, kısmen de tanık oldum. Ne zaman açık ne zaman kapalı belli olmuyor, gitmeden aramak gerek. Tamirat ve aksesuar/yedek parça konusunda kesinlikle öneririm.




Adres: Ata sokak No: 10/B Yücetepe mahallesi Anıttepe-Ankara
Adres ayrıntısı: Akdeniz Caddesi'nin, Anıtkabir'in yanında olan kısmının ilk paralelinde
Telefon: 0 535 978 87 82

Bir başka bisiklet yazısıyla da sizlerle birlikte oluncaya dek, şimdilik esen kalın efen'im...

PS. Yazdığım yazılardaki satırlar arası aşırı satır boşluğu sorunu gerçekten benden kaynaklanmıyor, çözebildiğim ölçüde uğraşıp çözüyorum ama saatlerimiz sabah 4.00'ı gösterirken ve ertesi gün işe gidecekken o iş yalan. Özür dilerim.