2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
ÖSS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÖSS etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Komünal İşkembe'den Dev Hizmet: ÖSS Tercih Rehberi!

Liseden sonra gerek daha iyi bir iş edinebilmek, gerek askerliği kısa kesmek (gerçi bu sene girenler için artık bu geçerli olmayacak galiba ama?), gerekse sosyo-ekonomik statüde bir basamak daha atlayıvermek için üniversite eğitimi almak isteyen her Türkiyeli gencin çilesidir ÖSS. Öncesiyle, esnasıyla, sonrasıyla, tercihiyle, ıvırıyla zıvırıyla streslidir. Eskiye göre evrilip daha az aptal bir sistem olmuş olsa da (örneğin tercihler rastgele değil de, puana göre yapılabilse de) hala aptaldır. Yakın zamanda değişecek denip durmaktadır, ancak gelen gideni aratır sözünün tekrar ve tekrar doğrulanmış gerçekliğiyle birlikte AKP'nin de bize bunu türlü şekillerde kanıtlamaktan yorulmamış olması, hepimizin üstüne bir korku salmaktadır. Henüz Hüseyin Çelik'i aramadık ya, ben hala ona şaşıyorum bu arada.
Bugün (22 Temmuz 2009) tercih formlarının teslimi için verilen mühlet başlıyor ve 3 Ağustos 2009 Pazartesi günü de sonlanıyor. Bu rehberin amacı, geçmiş deneyimlerden yararlanarak, "Pişman mısın?" sorusuna "Hayır!" yanıtı verebilen insan sayısında bir artış sağlamaktır. Hiçbir şekilde bilimsel değildir, tamamen şahsımın ve çevremdeki bu acı deneyimi edinmiş onlarca insanın çektiği çilelerden yola çıkılarak hazırlanmıştır, bu rehbere göre tercih yapıp da pişman olan olursa -ki olmaz, merak etmeyin- müessesemiz sorumluluk kabul etmemektedir (yine de garantiye alalım kendimizi).
Madde madde buyrun rehbere (herhangi bir önem sırasına göre değil, aklıma geldiği sırayla yazıyorum);
1 - Aile baskısına direnin, gerekirse yalan söyleyin! Aileniz haliyle, eğer ki "fenci"yseniz doktor/mühendis/hipokrat; eğer ki "temeci"yseniz kaymakam/vali/bürokrat; eğer ki "sözelci"yseniz de anayasa mahkemesi başkanı/savcı/hakim/avukat olmanızı isteyecektir, önce bunda bir anlaşalım. Ailenizin çok istediği ve fakat sizin hiç istemediğiniz bir bölümü zorla okumak inanın sizin için işkence olacak. O durumda birkaç seçenek var; (şıklı yapayım da hepten ÖSS çağrıştırsın) a) -ki bu kimine göre en iyimser olasılık- bırakmaya cesaret edemez ve lanet okuya okuya bölümü bitirirsiniz, ilgili mesleği ömrünüz boyunca lanet okuya okuya yaparsınız; b) bölümü bırakır, tekrar ÖSS'ye girersiniz; c) yatay/dikey/diyagonal/helezonik geçiş yaparsınız; d) bölümü bitirip, hala yeterince şanslıysanız istediğiniz alanda yüksek lisans yapıp oradan devam edersiniz (ama bu koşul hiçbir şekilde istediğiniz bölümün lisansını okumuşçasına iş olanağı sağlamaz) veya tekrar girip en az bir 4 yıl daha lisans okursunuz (ki zor iş). Seçenekleriniz bu kadar, "oğlum/kızım bunu bitir, onu da hobi olarak yaparsın" asla ve kat'a bir seçenek değildir. Bu durumda diyeceksiniz ki, "onu bitireyim, bunu da hobi olarak yaparım, sıkmayın siz tatlı canınızı!". Kaymakamlığın veya doktorluğun hobi olarak yapılamayacağını söylerlerse, heykeltraşlığın veya sosyologluğun da öyle olduğunu söyleyin. Püf noktası: formların birer renkli fotokopisini alıp iki farklı form hazırlayın. Kendi tercihlerinizi gerçek forma yazdığınızdan emin olun. Onlara da kendi isteklerinizi alt sıralara, onlarınkileri üst sıralara yazdığınızı söyleyin, gösterin. Kendi istediğiniz olunca da "tüh, puanlar çok yükselmiş" deyin. İşbu yöntemin başarı oranı anne-babanın yaşıyla doğru, eğitim düzeyiyle ters orantılıdır.
Hobi olarak her daim şarlatanlık yapabilirsiniz! Eğitim de gerektirmez? Oh mis!
2 - Bırakın puanlarınız çıtır çıtır yansın! Daha düşük, hatta çok daha düşük puanlı bir yer gönlünüzde varsa ve "puanım yanar =(" diye düşünüyorsanız, bırakın yanan puanınız olsun! Çünkü ya puanınız yanacak, ya siz. Çok mu acımasız oldu? Bir kısım İşkembe insanının da tanıdığı "puanı yanmasın diye İTÜ Elektronik Mühendisliği'ne girip, ilk yılın sonunda bırakıp, tekrar ÖSS'ye girip İstanbul Üniversitesi'nde Tarih okuyup, Farsça çift anadal yapıp şu an tarihte yüksek lisans yapmakta olan" arkadaşım bilmem yeterli bir ibret olur mu? Herkes o kadar cesaretli/şanslı olmuyor. Misal ben! Ben de o kadar uç bir örnek olmasam da, vaktinde psikoloji isterken -bir ölçüde de- puanım yanmasın diye kamu yönetimi yazmış, ne yazık ki 'kazanmış' ve bitirmiştim. Sonra n'oldu, uzun yoldan dolaşarak geldim psikolojiye, sosyal psikolojide yüksek lisans yapıyorum şimdi. Dersimi de keyifle çalışıyorum, okumalarımı, tezimi de keyifle yapacağımı umuyorum.
3 - Mantıklı düşünün! An itibariyle, çok açık söyleyeyim, hükümetle çatışan bir konumdaysanız, namaz kılmıyor, oruç tutmuyorsanız, devlet kurumlarında birkaç adım geridesiniz. Pazar günleri kiliseye gidiyor, Noel'i kutluyor, Şükran Günü'nün gereklerini yerine getiriyor olmanız da sizi kurtarmaz. O patates dininin gerekleri çünkü. Devlet kurumlarında size ya yer yok, ya da olan yerler de olmasa daha iyi, o derece fena. Yine uç bir tablo oldu bu, ama "sınıf arkadaşlarının pek çoğunun hedefi türlü kamu kuruluşları olan" bir kamu yönetimi mezunu; bir memur çocuğu ve memur yarısı kardeşi olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim bunu. Kendi deneyimim olmasa da başkalarının deneyimlerini ödünç anlatıyorum bu maddede. Yani "vay ben cumhurbaşkanı olucam ulan!" diye yola çıkmayın, yavaş olun, saç baş dağılmasın. Aynı şekilde "vay ben şu kuruma şef/uzman/müfettiş olucam ulan!" diye de telaşlanmayın, zira şu an ezan okuyabilen herkes cumhurbaşkanı olabilecekken, yasal olarak cumhurbaşkanı olma yeterliğine sahip herkes en alt basamak memur bile olamayabilir.
4 - Bir şekilde fırsat bulup 3 Saat'i izleyin! Aile baskısıyla veya puana göre tercih yapan gençleri bir de oradan görün mesela. Belgesele ilişkin daha önce yazılmış bir İşkembe yazısı için buraya tıklayın.
5 - Aileden ayrılma/aile yanında kalma kararını düşünerek verin. Ailenizin ekonomik durumu nedir, başka bir şehirde sürünür müsünüz, aynı şehirde kalsanız sürünür müsünüz, hangisinde mutlu olursunuz, özler misiniz, alışır mısınız, hepsini iyi gözden geçirin. Aileniz elbette yanlarında kalmanızı isteyecek, siz ikinci olasılığı da düşünün. Paradan yana sıkıntı olacaksa şehrinizdeki, yakınınızdaki bir üniversiteyi mutlaka düşünün. Ayrıca yine işin ekonomik boyutuyla ilgili olduğu için buraya yazalım; burs arayın, bulun, gidin bir yerlerle görüşün! Pek çok belediye/dernek/vakıf karşılıksız burs vermekte, bunları araştırmanız çok hayırlı olabilir.
6 - Tercih etmeyi düşündüğünü okul/bölüm hakkında bilgi edinin. İmkanınız varsa doğrudan 'içeriden' bilgi alın. Bu 'içeriden'le hocaları kastetmiyorum, tabii ki bölümün öğrencilerinden. Çünkü o bölüme hoca olmaya değil, öğrenci olmaya gidiyorsunuz. Hoca olmaya giderken de gerçi yine hocalardan değil, öğrencilerden fikir alın bence zaten ama.. Örneğin İzmir'deyseniz ve İzmir tercihi yapacaksanız, gidin üniversitelere. Tanıtım günlerine gitmeyin sadece, yaz okulu var mı, devam ediyor mu bir bakın, varsa ve devam ediyorsa yaz okulundan öğrencileri yakalamaya çalışın. Çok zor geliyorsa bu söylediğim, hayatınızın kalanının -ne yazık ki- oraya bağlı olabileceğini düşünün.
7 - Hedefinize/isteğinize göre, üniversitenin olanakları hakkında (öğretim/yurt/burs/yemek/çalışma) bilgi edinin. Hedefiniz KPSS'ye girip memur olmak mı? O zaman mesela ben Gazi Üniversitesi'nin KPSS'de çok başarılı olduğunu, bir nevi KPSS dersanesi görevi de gördüğünü duydum. Ne derece doğrudur bilmem, ama bu tarz farklılıklar var. Bölümlere gidin, öğrencilerin KPSS başarıları hakkında bilgi edinin. Ya da "Erasmus'la yurdun en dışlarına bi' gideyim de bakayım" mı diyorsunuz? Onun hakkında ilgili Erasmus Ofislerinden bilgi edinin.
"Erasmus'a gidenler daha hızlı evriliyo'muş olm!"
8 - Kampüs ve kampüs hayatı hakkında bilgi edinin. Misal ben Beytepe'den (Hacettepe'nin pek güzel bir kampüsü) DTCF'ye (Ankara Üniversitesi'nin en küçük, 3 bina ve 1 orta(k) bahçesinden oluşan kampüsü) geçerek bir şaşkınlık yaşadım. Hacettepe'nin meğer ne kadar şahane bir kampüsü olduğunu fark ettim. Ama mesela Ankara Üniversitesi'nin de havuzu var başka bir kampüste. Pek sevmem yüzmeyi, ama kimilerini çok ilgilendirebilir bu. Ayrıca yeri gelmişken söyleyeyim, Hacettepe işportacıdır, en ufak bir fırsatta cebinden bir miktar parayı çarpar, Ankara daha devlet üniversitesidir. Birinde (AÜ) bu sene Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans başvuruları için nal gibi yazarak "ÖNKAYIT ÜCRETİ ALINMAYACAKTIR" diye bas bas bağırırken, öbüründe (HÜ) 75 TL'yi çarpar, sonra 5 kişi bile almayacağı alan için 80 kişiyi aynı gün mülakata çağırır. Bak yine sinirlerim zıpladı, konu saptı. Özür diliyor ve konuya dönüyorum.
9 - Ola ki bu sene istediğiniz/gerekli puanı alamadıysanız ve "seneye yaparım ben bu puanı!" diyorsanız hiç tereddüt etmeden girin tekrar. Bu tekrar girme kararını verirken çok boyutlu bir şekilde düşünün tabii ki. Ama bu esnada da boş durmayın, seneye girecekseniz, hedeflediğiniz yerleri daha iyi tanıyın/öğrenin, gitme imkanınız yoksa hocaları/asistanlarıyla yazışın (öğrencilerine internet üzerinden ulaşmak zor olabilir diye bunu öneriyorum). Bu ya motivasyonunuzu artırır, hepten gaza gelmeniz suretiyle sizin için hayırlı olur, ya da bölüm hakkında olumsuz düşünceler edinmenizi sağlayarak hedef değiştirmenize yardımcı olabilir.
10 - Yetenek sınavları beni aşar, ama hocalarla önceden tanışıp bilgi/fikir edinmenin, istekli olduğunu göstermenin, yeri geldiğinde başvurmayı düşündüğünüz bölümün açtığı kurslara -genelde yazın oluyor bunlar sanırım- katılmanın çok hayırlı olduğunu da yine birkaç arkadaşımdan biliyorum. Yetenek sınavlarına girecekseniz mutlaka öğrenin ne olup ne bittiğini, neyin gerekip nasıl sınavlardan geçildiğini. Mevzubahis kurslar da bir miktar para çarpmaya dönük bir nevi umut tacirliği olabilir ama ben belirteyim yine de... Siz liberaller serbest rekabet mi diyor?
11 - Herhangi bir üniversitenin belli bir topluluğuyla/etkinliğiyle/yan kuruluşuyla ilişkili hayalleriniz varsa, yine içeriden bilgi edinmeye çalışın. Hayallerinizi bunun üzerinden kuruyorsanız, hayal kırıklığı yaşamanızı engelleyebilir.
12 - Haldır huldur ilk seneden ev tutmak için telaş etmeyin. Hele bir yurt görün, bakın nasıl bir şey, sonra eğer ki isterseniz eve çıkın ve hem de böylece evin kıymetini daha bir iyi anlayın. Tabii ki bu esnada "ev maddi olarak çok sıkıştırır mı?", "ne getirir?", "ne götürür?" gibi soruları da en azından 1 sene düşünür taşınır, ilk defa gittiğiniz bir şehri de iyi kötü tanıma olanağı bulursunuz. Henüz evden hiç uzak kalmadıysanız, çok süper anlaştığınız en yakın arkadaşınızla ortak bir ev hayatında çatışmanızın ne kadar olası olduğunu muhtemelen bilmiyorsunuz. Bunu deneyerek öğrenmeye çalışmayın, mümkünse önceden o en sevdiğiniz arkadaşınızla bir evi paylaşıp paylaşamayacağınızı düşünün.
Öğrenci eviyle örgüt evi arasındaki çizgi kıldan ince kılıçtan keskindir ve her an birinin bir başkasını kesmesinde araç olabilir. Sonra al sana 3. sayfa!
13 - Bir yandan çalışayım bir yandan ikinci öğretime devam edeyim diyorsanız, işi bırakıp örgün öğretime mi denir, işte ikinci olmayan öğretime (birinci?) geçin. Yeni gelen zamlardan sonra inanın daha kârlı olacak sizin için.
14 - "Altı üstü bir üniversite tercihi için bu kadar uğraşmaya değer mi?" demeyin, inanın; değer!
Neyse, sanırım bu kadarı biraz fikir verir. Dikkatinizi çekmiştir, bu rehberde yurt dışında üniversite eğitimine, taşra üniversitelerine, ikinci öğretime, yurt hayatına, aileden uzak yaşamaya dönük çok bir şey yok. Bu aklıma gelmediğinden değil, fazla bilgi/fikir/deneyim sahibi olmadığımdan. Bu konularda fikir sahibi olanlar yazının altına yorum olarak ekleyebilir, isteyene burada yeni madde açar 15, 16 diye devam ederiz veya katılmayan varsa "yamuluyorsun!" demek suretiyle düzeltebilir, açığız. Yurt dışı zaten ÖSS'yle ilgili değil diyenler olabilir, onun için ondan kastımın daha çok Orta Asya'daki ÖSS'yle girilebilen üniversiteler olduğunu belirteyim. Bir de öyle bir imkân var tabii. Kurban olduğum ÖSYM nelere kadir!

10 Haziran 2009 Çarşamba

3 Saat: Bir ÖSS Belgeseli

Geçen sene galası 12 Haziran'da Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan ve Ankara'daki ilk gösterimi de 12 Temmuz'da, yani ÖSS sonuçlarının açıklandığı gün gerçekleştirilen "3 Saat" isimli ÖSS belgeseli, 13 Haziran 2009 (yani bu cumartesi) saat 15:00'da Ankara'da Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde ücretsiz olarak gösterilecek. Ardından da konuya ve filme ilişkin bir söyleşi olacak. Filmi ben daha önce birkaç sefer izleme imkânı buldum. Özellikle filmin ardından yapılan söyleşilere katılmak gerçekten ayrı bir güzel. Her gösterimde mümkün olmasa da, genelde filmin yapımcıları Can Candan ve Doç. Dr. Serdar Değirmencioğlu bu söyleşilere katılmaya çalışıyorlar. Katılımcılara bağlı olarak, pek çok yeni fikrin ortaya atıldığı, bir şeyler için hızlıca harekete geçilen söyleşiler olabiliyor bunlar.
Film, 2 saat içinde 6 ÖSS adayının yaklaşık 1.5 senelerinin (ÖSS'den önceki yılbaşından, bir sonraki ÖSS'ye kadar) anlatıldığı bir belgesel. Belgesel deyince aklınıza "Geceleri avlanan Orua hayvanı, karıncaları çok sever" gibi sürekli anlatan bir kalın ses gelmesin. Kimse bir şey anlatmıyor zaten. Konunun acıklı olmasına karşın fonda acıklı müzikler de yok! Söz büyük ölçüde adaylarda, yer yer onların aileleri, okullarının yöneticileri ve öğretmenlerinde. Sözün onlarda olması da, ÖSS sürecinin doğal sonucu; etkilenen gençlerse, anlatanın da gençler olması gerektiğini düşünmüş yapımcılar ve 6 farklı kamerayla eşzamanlı olarak doğal yaşantıları takip edilmiş. Buna yılbaşındaki eğlenceleri de dahil, sabah okula gidiş çileleri de, ÖSS'ye girişleri, öncesi ve sonrası da, tercih dönemleri de.. Onlarca (sanırım 100'den fazla) saatlik malzemenin içinden filmi 2 saate sığdırmanın güçlüğünün, bütün bir öğrenim hayatının 3 saate sığdırılmasına benzer bir ironi içermesi de bence ayrı bir güzel. Ama yine de filmin ÖSS'den bir farkı var, hiçbir şeyin eksikliği hissedilmiyor, ÖSS çilesini doğrudan ya da dolaylı olarak çekmiş herkes, o süreci hemen hemen eksiksiz yaşıyor.
1Söz konusu 6 aday - Boğaziçi Galası (12 Haziran 2008)
3 Saat, 2004 ÖSS'sinin adaylarının (bu pazarkinin5 sene öncesi, benim girdiğimden 2 sene sonrası) yaşamını gösteriyor aslında, ancak bu tarih bilinmeden seyredildiğinde ÖSS'ye ilişkin pek çok saçmalığın ne kadardır süregeldiğini, hangi yıla ait olduğunu bilmek neredeyse imkansız. Sadece geçen seneden itibaren artık 195 dakika olduğu için 2008 olmadığı çıkarılabilir, ama bu da zaten filmin anlatmak istediklerinin birini açıklayan bir durum.
Bu arada belgesel, 5. Uluslararası Bodrum Film Festivali'nde SİYAD ödülüne, 20. Ankara Uluslararası Film Festivali Ulusal Belgesel Film Yarışması'nda üçüncülük ödülüne layık görüldü; 41. SİYAD Türk Sineması Ödülleri'nde "en iyi belgesel" dalında aday gösterildi ve 28. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde de gösterilen filmler arasındaydı. 2Can Candan (Yönetmen/Yapımcı), Edin Zaim (aday), Serdar Değirmencioğlu (Yapımcı)
Kısacası, henüz izlememiş olanlar bence filmin bu cumartesi günü, tam da ÖSS öncesi gerçekleştirilecek gösterimini kaçırmasın. Şahsen daha önce izlemiş olduğum için en azından ardından yapılacak olan söyleşiye katılmak istiyorum ve filmi izlemiş olanların veya konuyla bir şekilde ilgilenenlerin de katılmasını hararetle öneriyorum.. Filme ve konuya ilişkin birkaç da bağlantı; - 13 Haziran 2009 Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi Gösterimi - detaylı bilgi - 3saat: bir ÖSS belgeseli resmi sitesi - 3 Saat @ Facebook - ÖSeYeMe G.tümü Ye - Deli (yasaklı site, Ktunnel.com önerilir. Olmadı yurtdışına çıkın.) - ÖSeYeMe - Tarihsel Gelişme! - Hayat 3 saatlik sınava sığmaz! @ek$i sözlük - Hayat 195 dakikaya sığmaz @atılım.org (yasaklı site, Ktunnel.com önerilir. Olmadı yurtdışına çıkın.) - ÖSS Sevgiliden Ayırıyor, Baş Ağrıtıyor, Batıl İtikadı Güçlendiriyor @bianet.org Facebook kullanıcısı olmayanlar için detaylı bilgi; Tarih: 13.06.2009, Cumartesi Saat :15:00 Yer:Nazım Hikmet Kültür Merkezi Karanfil Sokak No:58 Kızılay/ANKARA *Bu esnada şu an (00:44) Kanal D'de Abbas Güçlü'yle Genç Bakış var ve konu ÖSS. Sizlere bunu önermek istemezdim ama, ÖSS'nin hatırına..