2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

2 Ekim 2009 Cuma

Ordular, öldürmeye yarar

Şu an, yazdığım bu cümleyle suç işleyip işlemediğimi bilmiyorum. TCK o kadar güzel, o kadar özenle hazırlanmış ki, yaptığınız herhangi bir şeyin suç olup olmadığından şüpheniz varsa, doğrudan yapmamaya teşvik ediyor sizi. Yani ortada "halkı askerlikten soğutma" diye bir suç -daha doğrusu bir suç mu, bir emir mi bilemiyorum bu haliyle- var TCK 318. maddede, ama sınırları belirsiz. Ben "ordu, öldürmeye yarar" dediğimde suç işliyor muyum, "halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunma veya propaganda yapma" suçu işleyip "altı aydan iki yıla kadar hapis cezası"nı hak ediyor muyum, üstüne üstlük bunu basın ve yayın yolu ile işleyip cezamı yarısı oranında artırıyor" muyum, bunu bilmiyorum. Dolayısıyla ne yapmam lazım? En ufak bir tereddüt halinde bile bu suçu işler gibi bile yapmayayım ki, suç işlemeyeyim. Bu belirsizlik hakkında gayet güzel bir yazıyı vicdani retçi Ersan Uğur Gör -ne acı bir tesadüf ki 2007'nin 30 Eylül'ünde- yazmış, Radikal 2 de suça iştirak etmiş. Yazıyı buradan okuyabilirsiniz.
Katil: ordu
Eğer ki halkı askerlikten soğutmak suç ise, ordunun eylemlerini olumsuz şekilde tanımlamak da suç olmalı. Haksız mıyım? Ben olsam, Türk Dil Kurumu'nun ilgili şahıslarını da içeriye tıkardım. Bakın katil nasıl tanımlanıyor:
"
1 . İnsan öldüren kimse, cani:
"Öldürdüğü güzele ağlayan bu katilin / Elleri kanlı fakat gözyaşları temizdi"- E. B. Koryürek.
2 . sıfat Öldürücü, ölüme neden olan:
"Katil kurşun."- .
"
Dolayısıyla, ordu öldürmeye yarıyor mu? Evet. Ordu, katil mi? Evet. Bunları ifade etmek suç mudur? Hayır. Neden olsun ki? Orduyu karalamaya da çalışmıyorum, orduya iftira da atmıyorum? Olanı söylüyorum, saklananları paylaşmak için vicdani yükümlülük hissediyorum.
Maktul: Ceylan Önkol
14 yaşında bir kız çocuğu. Her şeyden önce, bir insan. "İnsan" kelimesi genelde ordular için bir şey ifade etmiyor olabilir gerçi ama... Amerikan ordusunun, Vietnam savaşında Vietnamlılara "domuz", "hayvan" gibi 'insan olmadıklarını ifade eden' isimler takması ve askerlerin de Vietnamlıların gerçekten domuz olduğuna, insan olmadığına inandırılarak değersizleştirilmesi, savaşın çok önemli bir psikolojik kolunu oluşturuyordu. Bu sayede saldırı yaparken öldürülen insanlara karşı empati geliştirilmesi engellenmiş, ölümleri normalleştirilmiş oluyordu. Bugün Kürtleri de insan olarak görmeyenlerin, veya en azından kendini insandan, vatandaştan sayıp, Kürtleri de kendisiyle eşit görmeyenlerin sayısı azımsanabilir mi?
Bu yapılan, bir komutanın emri mi, canı sıkılan erlerin caniliği mi, havan topu eğitiminin bir parçası mı, yoksa bambaşka bir şey mi, şimdilik bilmiyoruz. Ceylan Önkol yarın öbür gün ordu için "eğitim zayiatı" olarak kayıtlara geçebilir, ya da belki çoktan geçmiştir bile, kim bilir? Gerçi insandan saymadıktan sonra kayıtlara geçirmenin gereği bile yok ya...
Tarihin tekerrürü
Savaş Karşıtları'nın (www.savaskarsitlari.org) arşivine bakınca, havan topunun bu şekilde ilk defa kullanılmadığını görüyoruz. 8 Temmuz 2008'de Birgün'de yer alan habere göre, "1992 yılında askerler tarafından yakılan ve AİHM'de Türkiye’nin mahkum edilmesine neden olan Bahri Menteş’e ait ev yine hedef" oluyor, tesadüf eseri ölen ya da yaralanan olmuyor.
Medyadaki yansımalar
Kızın ailesi önce yaygın medya kuruluşlarına ulaşmaya çalışıyor ancak başarısız oluyor. Konu, yine Taraf'ın haberi ve Ahmet Altan'ın iki gün üst üste yazdığı 2 köşe yazısıyla dikkat çekiyor (Ahmet Altan'ın yazılarına buradan ve buradan ulaşabilirsiniz). Derken, bugün Milliyet ve diğer pek çok yaygın medya kuruluşu da olaya yer vermiş/vermekte.
Sonuç olarak, daha önceki benzerlerinden yola çıkarak ne yazık ki bu olaydan da elbette çok şaşırtıcı bir sonuç beklemiyoruz. Zira Cumhuriyet başsavcısı, olayın gerçekleştiği yerin "teröre müzahir bölge" olduğunu söyleyerek ilk 'sözde hafifletici', daha doğru bir ifadeyle 'kaytarıcı' açıklamayı çoktan yapmış bile. Bu, daha önce de kullanılan ve ne yazık ki daha sonra da kullanılacak bir ifade. TSK da, Tuğgeneral Metin Güralp aracılığıyla, beklenen ilk açıklamayı haftalık basın bilgilendirme toplantısında yapmış bile;
"TSK olarak gencecik bir çocuğumuzun ölümünden son derece üzgünüz, olay hakkındaki soruşturma devam etmektedir. Ancak yapılan ilk incelemede, bölgedeki askeri birliklerden o saatte her hangi bir havan atışı yapılmadığı tespit edildi."

29 Eylül 2009 Salı

Yeni Thom Yorke Projesi

Bu heyecan verici haberi ilk defa Komünal İşkembe okuyucuları ile paylaşmak istedim. Thom'umuz Yorke'umuz Radiohead'in resmi websitesinde buyurmuş ki:
"Merhaba,
Geride bıraktığımız haftalarda, Eraser albümünden şarkıları çalmak ve de yenileriyle uğraşmak için eğlenceliğine bir grup oluşturduk, bakalım bir yere varacak mı..
Burada resmi görebilirsiniz; ben, Joey Waronker [Beck ve R.E.M], Mauro Refosco ve Flea (y.n. işte tam olarak bu noktada heyecanlandım ben. Bilmeyenler için, kendisi Red Hot Chili Peppers'ın bas gitaristi.)
Ekim'in başında, 4'ü ile 5'inde Los Angeles'taki Orpheum Theater'da iki konser vereceğiz. Grubun ismi yok ve de konser uzun olmayacak... sonuçta, daha o kadar çalacak şeyimiz yok! Ama civarlardaysanız gelip bir dinleyin. Yerel bir grup olan Local Dragons da çalacak bizimle."
Ayaktaydım, oturdum. Thom Yorke'u ve Flea'yi birlikte, farklı bir renkte görmek fikri.. Paha biçilemez.
Umalım ki dağ fare doğurmasın.

Komünal İşkembe'den yeni eğlencelik seri: seçmece arama öbekleri serisi #1


Yazarın ön notu: İşbu yazı, aslında 24 Eylül 2009 gecesi, sabaha karşı 04:00 civarında yazılmıştır ancak yazarın elinde olmayan nedenlerden ötürü ancak şimdi yayınlanabilmektedir efen'im. Ayrıca bu yazıda yer alanların tamamı gerçektir, kurgulanmış hiçbir şey yoktur.

Keyifli okumalar =)

-----

Bütün İşkembe ahalisi uykusunda mışıl mışıl uyurken, "madem yatmıyorum, öyleyse işe yarayayım!" ve sizler için, 10 tane bi' şey derledim! Nasıl anlatacağımı bilemediğimden hem, hem de bu saatte kafam biraz artık dağılmış olduğundan şimdi biraz anlatmaya çalışacağım ne derlediğimi.

Sitenin sol alt tarafında, bu yazıda sağ üst köşede de gördüğünüz gibi bir "blog trafiği" kutucuğu mevcut. Daha önce bakmadıysanız da şimdi bir göz atın isterseniz. Buradan, buraya kim nereden nasıl ve nereye gelmiş, kısmen görebiliyoruz. Yani siteye gelenlerin 3N 1K'sını veriyor bize. Örneğin bakın, bu yazıdaki resimde, Hamburg'dan bir sevgili İşkembe okurunun demek isterdim ama bir insanın sadece, yanlışlıkla yolu buraya düşmüş. Kendisi google.de üzerinde yaptığı aramayla, buraya gelmiş gele gele. Yaptığı arama öbeği de "ölüm sözleri en yakını kayıp edenlere". Tırnak işaretlerini ben koydum. Bunu, bu yazı ve bu serinin devamındaki yazılarda şu şekilde ifade edeceğiz;

Tarih    - 22 eylül 2009

Kim?     - Hamburg arrived from google.de on "Komünal İşkembe: Yanlış Anlaşılan Şarkı Sözleri"
Nereden? - http://www.google.de/search?hl=de&ei=NPe3SpnEK42j_Aa1yrSuDQ&sa=X&oi=spell&resnum=0&ct=result&cd=1&q=%C3%B6l%C3%BCm+s%C3%B6zleri+en+yak%C4%B1n%C4%B1+kay%C4%B1p+edenlere&spell=1
Nasıl?   - ölüm sözleri en yakını kayıp edenlere

Bu tarz bir yazıyı, seriyi bir süredir planlıyordum, ara ara İşkembe'ye yolum düştüğünde o kutuya bakıp ilginç bir şey görürsem hemen kenara not ediyordum, dolayısıyla önce eski tarihlilerden (temmuz civarı) başlayarak sizlerle paylaşma niyetindeyim.

Son bir kez daha tekrarlayalım; bu 4 satıra bakınca anlayacaksınız ki 22 Eylül 2009 tarihinde, Hamburg'dan bir insan, google.de adresine girmiş, arama kutucuğuna ölüm sözleri en yakını kayıp edenlere yazmış ve bu aramasıyla İşkembe'deki "Yanlış Anlaşılan Şarkı Sözleri" başlıklı yazıya gelmiş. En fazla altına da iki satır gönlümden kopan bir şeyleri not düşerim. Sonuçta maksat, yapılan çılgın aramaları, Gugıl hazretlerinin veya nicelerinin ne çok garip amaç için kullanıldığını bir nebze olsun göstermek, gülüp eğlenmek. Anlaştık mı? Hatta üşenmezsem, insanların yaptıkları aramaları görsellerde (images) yapınca çıkan sonuçları da buraya yapıştırabilirim zaman zaman veya muntazaman. Öyleyse buyrun sizin için seçtiğim, şimdilik 10 tane arama öbeğine! Herhangi bir sıralama yok, kronolojik gidiyorum daha çok.

-

Tarih    - 27 Temmuz 2009

Kim?    - Ankara arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Atam Atam, Sen Kalk Da Ben Yatam!"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?sourceid=navclient&ie=UTF-8&rlz=1T4ADBF_enTR302TR302&q=atam+sen+kalk+da+ben+yatam
Nasıl?    - atam sen kalk da ben yatam


İşte bu arama için tam yerine geldiniz! İlgili yazıyı beğendiyseniz biraz daha bakının, benzerleri de mevcut.


--

Tarih    - 27 temmuz 2009

Kim?    - Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Haziran 2009"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=hugo+da%C4%9F+yolunda+bitiremiyorum&btnG=Ara&meta=
Nasıl?    - hugo dağ yolunda bitiremiyorum

Günümüz insanının Google'ı hala Güzin Abla sandığının bir göstergesi. Derdini söyleyince hemen Google'ın dermanı sunacağını sanıyor. Bu arkadaşımız da haliyle o aramayla buraya geliyor. Derdine derman olamadığımız için üzgünüz. Acil şifalar diliyoruz. Oyunsever bir insan olarak çok iyi bilirim bir oyunda takılmanın acısını. Zordur.


---

Tarih    - En az 10 farklı tarih

Kim?    - En az 10 farklı insan, 10 farklı şehir, hatta ülke.
Nereden?- Çoğunlukla Google'dan...
Nasıl?    - Türlü aramalarla...

Örneğin;

Tarih    - 27 temmuz 2009

Kim?    - Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Milliyet Online Gazete Editörü Aranıyor"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?q=edit%C3%B6r+aran%C4%B1yor&hl=tr&start=70&sa=N
Nasıl?    - editör aranıyor

ve

Tarih    - 29 temmuz 2009
Kim?    - Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Milliyet Online Gazete Editörü Aranıyor"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?q=edit%C3%B6r+aran%C4%B1yor+temmuz+2009&hl=tr&start=10&sa=N
Nasıl?    - editör aranıyor temmuz 2009

Diğer benzer aramalar - editörler aranıyor - gazete dergi editör aranıyor - editör ilanı - editör ilanları - vs.

Sevgili arkadaşlar, özellikle Shelbyl'le bir olup fakirin ekmeğiyle oynadığımız için kendi adıma özür dilerim ama gerçekten Milliyet-Hürriyet ikilisinin editörleriyle tanışmayı çok istiyoruz. Onlarca insanın bu sayede editör olmak isteğiyle İşkembe'ye gelmesine neden olmak istemezdik, ama bir yandan da içten içe ben istiyorum ki "dünyanın bütün editör olmak isteyen insanları, toplanın!" ve İşkembe'ye gelin, bu arada biz gidelim Shelbyl'le Milliyet ve Hürriyet'e editör ile büdütör olalım. Gördüğünüz üzere mizahtan yana çok şansım yok. Olsa dükkan sizin...


----

Tarih    - 28 temmuz 2009

Kim?    - Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Hürriyet Gazetesi Redaktör Arıyor - Olmalı
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&rlz=1T4ADBF_enTR323TR323&q=h%C3%BCrriyet+gazetesi+%C5%9Fikayet+kutusu&btnG=Ara&meta=
Nasıl?    - hürriyet gazetesi şikayet kutusu

Mevzubahis kutuya yazdığınız gerekli gereksiz her şikayetin altına +1 yazıp, "sokaktaki adam" diye imzamı da atarsanız sevinirim.


-----

Tarih    - 28 temmuz 2009

Kim?    - Mugla arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?q=i%C5%9Fkembe&hl=tr&rlz=1R2GGLL_trTR336&um=1&ie=UTF-8&sa=N&tab=iw
Nasıl?    - işkembe

ve

Tarih    - 29 temmuz 2009

Nereden?- http://www.google.com/custom?hl=tr&safe=off&client=pub-7306344808645313&cof=FORID:11%3B&ad=w0&cx=013955466593138379775:o59n-hjoshe&rurl=http://search.handycafe.com.tr/search%3Fq%3Dineki%25C5%259Fkembesi%26meta%3D%26safe%3Doff%26ie%3DUTF-8%26client%3Dpub-7
Nasıl?    - inek işkembesi

Her nevi işkembe aramasında artık ilk 10'da biz varız. Ki bu sırf işkembe araması değil, işkembe çorbası aramasıyla gelen de var, hayvanda işkembe nerede olur diye gelen de var. Onlara da yer veririz elbet. Ne mutlu Komünal İşkembe'ye! Komünal İşkembe: işkembelerin en lezizi!


------

Tarih    - 28 temmuz 2009

Kim?    - Istanbul arrived from google.com on "Komünal İşkembe: Hukuk 101"
Nereden?- http://www.google.com/search?q=karak%C3%B6y+genelev%C4%B1n%C4%B1n+%C3%B6zell%C4%B1kler%C4%B1+cotr&sourceid=ie7&rls=com.microsoft:en-US&ie=utf8&oe=utf8
Nasıl?    - karaköy genelevının özellıklerı cotr

Valla şimdi bir test ettim, adres çalışmadı. Dolayısıyla arkadaşımız İşkembe'ye nasıl gelebildi hiçbir fikrim yok. Sondaki cotr nedir, bilmiyorum. Ayrıca neden i harflerinin bazıları i de bazıları ı olarak yazılmış, o da meçhul. Artık nasıl bir telaş, nasıl bir aramaysa... Yana yakıla aramak bu olsa gerek.


-------

Tarih    - 29 temmuz 2009

Kim?    - Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: (Ben de) Adaletini Seveyim!"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=adaletini+seveyim+d%C3%BCnya&meta=&aq=f&oq=
Nasıl?    - adaletini seveyim dünya

Sanırsam aradığınız şu olsa gerek, bulamadığınız daha isabet olmuş: http://www.izlesene.com/video/amator-selcuk---adaletini-seveyim-dunya/1100449. Ayrıca zaten şarkıyı dinlerseniz fark edeceksiniz ki kullandığınız kelimeler şarkıdakilerle uyuşmuyor.


--------

Tarih    - 29-30 temmuz 2009

Kim?    - Adana arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Ufuk Uras ÖDP'den İstifa Etti"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=deniz+kemahl%C4%B1&btnG=Google%27da+Ara&meta=&aq=f&oq=
Nasıl?     - deniz kemahlı

Kim?    - Izmit, Kocaeli arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Ufuk Uras ÖDP'den İstifa Etti"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=deniz+kemahli&btnG=Google%27da+Ara&meta=&aq=f&oq=
Nasıl?    - deniz kemahli

Kim?    - Sakarya arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Muhalefetin ve Secmenin Kimligi"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=denizkemahli&meta=
Nasıl?    - denizkemahli

İlk ikisi 29, üçüncüsü 30 temmuz tarihli aramalar. Deniz Kemahlı arkadaşımız, bir kısmımızla aynı zaman diliminde olmasa bile aynı liseyi paylaşmış, yorumlarıyla İşkembe'de yer bulan bir takipçimiz. Birden bire Türkiye'nin dört bir yanından neden insanlar aramış etmiş, merak ettik. Kişisel tahminim, Deniz'in o sıra Türkiye'yi gezerken bir nevi yeni nesil "Deniz was here" mesajı bırakmış olması. İyi olduğunu umuyor, sevgiler sunuyoruz.

---------

Tarih    - 31 temmuz 2009

Kim?    - Batman arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Ufuk Uras ÖDP'den İstifa Etti"
Nereden?- http://www.google.com.tr/search?hl=tr&q=abdullah+%C3%B6calana+g%C3%B6re+demokratik+kom%C3%BCnal+sanat&meta=
Nasıl?    - abdullah öcalana göre demokratik komünal sanat

Pii! Valla zor soru. Google da tabii ki yanıtlayamayınca son çare bize yönlendirmiş arkadaşı, ama yanıtı sanırım -en azından henüz- bizde bile yok. İçimizde sanattan anlayan sınırlı insan var ve onların da bu kadar derin bir soruyu yanıtlayabileceğinden şüpheliyim.


----------

Tarih    - 1 ağustos 2009

Kim?    - Istanbul arrived from google.co.uk on "Komünal İşkembe"
Nereden?- http://www.google.co.uk/search?hl=en&q=kom%C3%BCnal+i%C5%9Fkembe&meta=&rlz=
Nasıl?    - komünal işkembe

Sevgili "Google'dan 'komünal işkembe' diye arama yaparak İşkembe'nin yollarını bulmaya çalışan dostlar. Allasen ya Firefox kullanın, doğrudan arama çubuğuna komünal işkembe yazıp entıra basmak suretiyle siteye şıp diye geliverin, ya da Google Chrome kullanın, arama çubuğuna yine komünal işkembe yazıp entıra basın, ilk arama sonucu olarak getirsin, tıklayın. Gerçi belki de bu gelen bu ikinci şekilde gelmiştir, şimdi yazarken fark ettim. siz en iyisi uğraşmayın, arama çubuğuna komunaliskembe yazın Türkçe karaktersiz ve boşluksuz olarak, ctrl+enter kombinasyonuna basın birlikte. İşkembe'ye gelen en kısa yol! Bir kez daha, hoşgeldiniz!


Böylece bu serinin 10 maddelik ilk yazısının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Beni bu seriyi yapmaya iten süper fantastik aramalara pek yer veremedim biraz kronolojik gitmeye çalıştığım için, ama daha sonraki yazılarda çok daha iyileriyle karşılaşacağınızın garantisini veriyor ve bir örnek olarak günün spesiyaliyle yazıyı noktalıyorum. Bugün yapılan bir arama da şöyle;

Kim?     - Erzurum arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Haziran 2009
Nereden? - http://www.google.com.tr/search?hl=tr&rlz=1R2WZPA_trTR345&q=youtube+afrika+safari++ve+genelevlari&btnG=Ara&meta=
Nasıl?   - youtube afrika safari  ve genelevlari

Yorumsuz.

24 Eylül 2009 Perşembe

Tayyip'in açtığı yoldan devam

Tayyip Erdoğan'ın Davos'taki asabi çıkışı ve ardından İslam dünyasından gelen "büyüksün, kralsın!" nidaları bazı "muhterem liderlere" uluslararası toplantılarda nasıl konuşmaları gerektiği konusunda yol göstermişe benziyor: 1-Sn. Kaddafi 2- Sn. Ahmedinecad

15 Eylül 2009 Salı

Komünal İşkembe'den dev ramazan hizmeti! #2 - Orucun Suyunu çıkarıp sizler için şişeledik!

Sıcak yaz günlerinde oruç tutmaktan, bütün gün aç durmaktan illallah mı dediniz? Açlığınıza, nefsinize söz geçiremiyor ve oruç tutamadığınız için pişmanlıklardan pişmanlıklara mı sürükleniyorsunuz? Veya x birim sevabı, çok daha az çaba sarf ederek kazanmak mı istiyorsunuz? Öyleyse Mısırlı bilim insanlarının geliştirdiği Oruç Suyu YK-3000T tam size göre!

"*Afrika ve Arabistan gibi sıcak bölgelerdeki Müslüman halkın daha rahat oruç tutmasını sağlamak ,oruç ibadetlerinde hava şartlarından dolayı zorlanmamaları gayesiyle Mısırın önde gelen üniversitelerinden olan El Ezher üniversitesi ve Ain Shams üniversitesi tarafından geliştirilmiştir. Oruç suyu gerek Mısırda gerekse benzer coğrafi yapıya sahip bir çok Müslüman ülkede özellikle ramazan aylarında tüketilmektedir."

 

Üstelik bir sürü de faydası, özelliği var!;

"1 - Kimyasal hiçbir katkı maddesi içermez. 2 - Bitkilerin öz suyundan elde edilmiştir. 3 - Tamamen doğaldır. 4 - Arap ülkelerinde yıllardır kullanılmaktadır 5 - Oruç tutan kişiler için mucizevi bir takviyedir 6 - Oruç için kullanımında dinen sakınca yoktur. 7 - Sıcak havalarda susuzluk hissini bloke eder 8 - Gün boyu dinçlik verir 9 - Oruç tutan kişilerde oluşan halsizlik hissini ortadan kaldırır. 10 - Bayanlarda sıkca görülen kabızlık problemlerine çözümdür 11 - Diyet için kullanıma uygundur 12 - Bol su ile tüketilmesi durumunda kilo vermeye yardımcı olur 13 - Bilinen bir yan etkisi yoktur 4 - Arap ülkelerinde yıllardır kullanılmaktadır. 6 - Oruç için kullanımında dinen sakınca yoktur."

Gördüğünüz üzere bir sürü faydası var, ama çok dandik bir şey yaptığımızın o kadar farkındayız ki, kalabalık görünsün diye 2 tane maddeyi 2'şer kere yazmakta hiçbir sakınca görmüyoruz! Ayrıca baktık bazı yan etkileri çıkıyor ortaya, araştırmayı hemen kestik. Dolayısıyla bilinen bir yan etkisi yok, rahat olun.

Peki ya içinde ne mi var?;
"Ülkemizde de değişik formları bulunan Verbascum lychnitis,verbascum nigrum ve Verbascum Songaricum bitkilerinin suyu, Hurma özü, Avakado özü, Çörek otu yağı Dogal A, C, E, B6 vitaminleri Dogal aminoasitler"

Yine gördüğünüz gibi, sizin için masraftan kaçınmayarak içine hurma, sığırkuyruğu gibi en mübarek besinlerin özlerini de doldurduk! Sığırkuyruğu için Vikipedi "Bitkinin yaprakları da terletici, balgam söktürücü, idrar arttırıcı ve kabız edici olarak kullanılır. Basur için de kullanılır." diyor, inanmayın. Bekçi dayağına son! Oruç Suyu YK-3000T bayanların kabız sorununa kesin çözümdür! Erkek adam kabız olmaz ulan!

Ayrıca sizlere daha ekonomik bir fırsat sunmak için, ürünümüzde Türkiye'de yetiştirdiğimiz yerli avokadoları kullandık. Adını da "avakado" koyduk, başka bir şey sanmayın yoksa. Konyak-kanyak hikayesi. Hayır, içmiyoruz. Sadece genel kültür.

Ve elimde görmüş olduğunuz bu şişe, siz Komünal İşkembe okurları için yalnızca 39 TL! Şişenin boyutu hakkında en ufak bir fikir vermiyoruz ki, aldanıp da elinize 10 cl şişeyi tutuşturduğumuzda bize çemkirmeyin! Üstelik önümüzdeki 5 dakika içinde sipariş verirseniz, 3 şişe alana 1 şişe bedava kampanyamızdan da yararlanabilirsiniz! Hatta ve hatta, memnun kalmadığınız takdirde, şişe 2 tatlı kaşığında henüz bitmemiş olursa iade bile edebilirsiniz!

Son bir hatırlatma; mübarek Ramazan ayı geldi diye suyun adını oruç suyu koyduk, Ramazan'dan sonra da alıp için lütfen. Ramazan bitti diye bizi boşlamayın. Ramazandan sonra da sizler için "diyetin suyunu sıkıp" "diyet suyu" diye arz ederiz. Diyet yapın, sağlıklı yaşayın. 
Oruç suyu alın, kilo verin, sizi düdükleyenlere varınızı yoğunuzu verin!

"Oruç suyu HK-3000T ile Komünal İşkembe aracılığıyla tanıştım. Oruç suyu sayesinde artık sıcak yaz günlerinde  ve kutuplarda geçirdiğim uzun kış günlerinde ibadetimi çok daha rahat icra edebiliyorum! Onunla tanıştığım günden beri gün boyu bir hafiflik hissi taşıyorum ve iftar vakti huşu içinde orucumu açıyorum. Bana bu imkânı sağladığı için Komünal İşkembe'ye minnettarım!" - Reid Hoffman

---------
Yazarın notu 1 - Bu yazıda yazanların hiçbiri gerçek değildir, yakınından geçmez. Anlamamış olanlar için; yazının sahibi (sokaktaki adam) ve yayıncısı (Komünal İşkembe) için "dinden, kutsal değerlerden prim yapmak" söz konusu değildir, orucun suyunu çıkaranlar için de aynı şeyi söylemek mümkün değildir.

Yazarın notu 2 - Resimler ilgili siteden alınmıştır. Bu kadar reklamını yaptıktan sonra bari bir de siteye bağlantı vererek tüy dikmeyeyim isteyen yazar siteyi ayağınıza getirmeyi tercih etmiştir. Arayan Google'dan belasını da bulur zaten.

Yazarın notu 3 - O telefon numarasını aramayın. Ararsanız yazara küfür etmeyin, demedi demeyin. Kafanız biraz fesata çalışsın. Şimdi numaraya bir daha bakın.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Türkiye - Sırbistan: Oldu Bu İş

Daha maç bitmedi. Ama benim gözümde bitti. Niye mi?
Bir maç düşünün, en iyi, yıldız oyuncunuz hücuma hiç katkı yapamamış, pivot oyuncunuz 1/10 serbest atış isabet oranıyla oynamış, yedek oyun kurucunuzdan sakatlığı sebebiyle çok fazla katkı alamıyorsunuz, 2. pivotunuz faul problemine girmiş vs. Bu maçta, en azından yenik durumda olmayı beklersiniz değil mi? Hayır, 3. çeyreğin ortası, ve belli bir süredir +5 farkla öndeyiz.
Peki nerede geliyor başarı? Birincisi, turnuvanın başından beri övüp bitiremediğimiz, ve istikrarı yakaladığımız tek alan olan savunma disiplini. İşte takım olma hüviyeti burada ön plana çıkıyor. İlk yarıda, birden atıl pozisyonda kalan iki uzunumuzun hızla geriye dönüp içeriyi kapattığı bir pozisyon vardı, sayı yaptırmadık Velickovic'e. Ya da Ömer'in ileride smacı vurduktan sonra hızla geriye dönüp adamını engellendiği bir pozisyon vardı 3. çeyrekte. Böyle spesifik örneklerin yanında, hem kısaların, hem uzunların; hücumdaki dinamizmini katlayan bir savunma dinamizmi olduğunu da görüyoruz. (Burada bir parantez de hücumdaki, her ne kadar bu akşam eskiye döner gibi olsak da, geçmişe oranla artmış hareketliliğimiz için açmak lazım.)
İkincisi, Kerem ve Ömer'in inanılmaz ikili oyunları; ve hatta bunun ötesinde, Kerem'in inanılmaz performansı. Uzun zamandır, turnuva düzeyinde, Milli Takım'da bu kadar inisiyatif alan, bu kadar başarılı oyun kuran, bu kadar dengeli oynayan bir oyun kurucu görmemiştik. Ender'in zirveye ulaştıktan sonra biraz duraklaması ve de sırtındaki hafif sakatlığı nedeniyle katkısının "azaldığı" zamanlarda, Kerem'in kalite farkı belli oluyor. Şu ana kadar 7 asistle oynadı, dile kolay.
Üçüncüsü, bench katkısı. Bugün Semih beni en sonunda utandırdı. İstikrarlı bir şekilde, azar azar da olsa arttırdığı performansına zirve yaptırdı bugün. Bunun yanısıra, kenarda bir Sinan, bir Oğuz, bir Ender her zaman hazır bekliyorlar. Bunun güveni ilk 5 oyuncularına da yansıyor tabii ki.
Ve dördüncüsü, Hidayet ve Ersan'ın rolünün iyi belirlenmiş olması, ve de inisiyatif alması gereken zamanları iyi belirlemeleri. Bugün Hidayet hücumda çok etkisizken Ersan sazı eline aldı. Hidayet, eski Hidayet değil; fazlasıyla olgun. Eskiden "hücumda bir tek benim elime bakmak zorunda galiba takım" diyen Hidayet, bugün "atamıyorsam attırırım arkadaşım" düsturuyla oynamakta. Ersan'ın 2 sene önceki Ersan'la uzaktan yakından alakası yok. Ne yaptığını biliyor.
Takım olarak moral bu kadar yüksekken, bu olumsuzluklara karşın (Hidayet'in şut yüzdesi: 1/14) maçı önde götürebiliyor ve genç Sırbistan'ı kilitleyebiliyorsak bu işi becermişizdir biz. Bu akşam kazansak da kaybetsek de, bu takım madalyayı alır.
N'olur, ama n'olur şu savunma direncimizi kaybetmeyelim. Hüviyetimizi bulmuş olalım bu sefer, yıllardır dinlediğimiz "2010 yılının takımı" bir ekol olarak doğsun.
Yazının özeti: Maçın bitimine 46.1 saniye kala pota altında Krstic'e yaptığımız üçlü sıkıştırma ve ardından gelen top kaybı.
Maç sonu eklemesi: Uzatmada "0" sayı attılar. Sıfır. Budur.

12 Eylül 2009 Cumartesi

Komple Komplolar #2 ve Ebleh Facebook Grupları #3 - İnanılmaz oyun: Contorium

Sevgili İşkembeseverler,
Gün geçmiyor ki, birileri daha g.tünden element uydurmasın. Yine birilerinin canı sıkılmış, oturmuş g.tünden element uydurmuş, bir güzel komplo teorisini de oluşturup, internet kullanabilen ancak araştırma ve düşünme engelli cahil cühelanın, sazanın hizmetine sunmuş. Zaten dünya paranoya sıralamasında Amerika'dan sonra 2. sırada gelen cennet vatan Türkiye'nin (Okan Üniversiteli bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre Amerikalıların %87.64'ü, Türklerin %83.85'i paranoyak) bu tarz saçmalıklara inanmaya hazır kitlesi böylece can evinden vurulmuş, Feysbuk'larda, elektronik postalarda çılgınca yayılmakta, bakan ama göremeyenleri dehşete düşürmekte! Onlara göre muhtemelen ben de MOSSAD ajanıyım şu an. CIA de olabilir. Utanmasalar PKK, hatta ASALA üyesi bile diyebilirler bana şu an.
Hemen videoyu incelemeye alalım. Buyrun, bu, mevzubahis videomuz: Videoyu şimdi dikkatle izliyoruz.
* En başta, zaten o gergin ortam yaratma müziği, çok çok çok büyük ihtimalle (Yaşar Üniversiteli bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre her 1.000.000 Feysbuk videosundan 998.763'ünün müziği telif haklarıyla koruma altında, yani %99.876'sı...) çalıntı. Yani videoyu hazırlayan kişiye ait değil, veya kişi kullanmak için izin almamış. Dolayısıyla, Feysbuk bu videoyu da 47 kere silse, yine hakkı yine hakkı. 47 kere helal olsun! Yani şuradan kimseye hakaret etmek istemiyorum ama bunu kafası almayan bir insan geri zekalıdır. Daha ne diyeyim ben?
* 00:07 - 00:25 - Ondan sonra, videonun 7. saniyesiyle 25. saniyesi arasında yer alan giriş metni, zaten bu tarz sazan avları hakkında daha önce fikir sahibi olmuş insanların kafasında kolaylıkla bir ampul yakacaktır (ampul diyen ampul olur, kesin ABD uşağı AK Partili bu yazar. Bak AKP de demiyor, AK Parti diyor.). Bilenler bilir, Saadet Partisi'nin İstanbul İl Başkanı Osman Yumakoğulları, partisinin gençlik kolu şenliklerinde (sanırsam yıl 2006) vatandaşlara "Feomidyum'u düşman işgalinden kurtararak değerlendirme" mealinde vaatlerde bulunmuştu. Millî Gazete'nin ilgili haberi internet sitesinden çoktan kaldırılmış ancak ilgili habere dair bir şeylere Can Dündar'ın yazısından veya şuradan ulaşabilirsiniz.
* "Bilgisayar devrelerinde minimum miktarda kullanlınca bile bilgisayarın fişe takılmadan yıllarca çalışabildiği tescillendi!!!" - Bu cümleyi birazdan Rocco Siffredi'ye bağlayacağız. Çükünden...
* Daha önce bu serinin ilk yazısında Shelbyl'in de bahsettiği gibi, bu tarz aptal kandırmacaların ortak bir özelliği var: Türkçe engelli olma. Aslında süper bilimsel gerçeklerden bahsederken, iki satır Türkçe metin yazmak pek becerilemiyor. Oysaki görece güvenilir bir kandırmaca için, Feomidyum ve TÜBİAP gibi başarılı bir iş çıkarmak önemli. Dolayısıyla 7. saniyede ne mal olduğun anlaşıldı video.
* Ayrıca burada "Sadece İstanbul Boğazı'nın diplerinde bulunduğu tespit edildi!" diyor heyecan içinde.Vay be! 3. köprü de kesin Boğaz'ın, Contorium açısından en zengin olduğu yerlerden geçecektir. Bakmak lazım. * "Hakkında google ya da başka kuruluşları kullanarak araştırma yapmak yasak.!!!!" Yahu insan merak edip Google'a yazıp tıklamaz mı be? Ayıp lan... Ayrıca kuruluş ne arkadaşım? Sanki devlet dairesine dilekçe yazıp, mecliste önerge verip konunun soruşturulmasını istiyorsun. La havle...
Contorium'un büyük dedesi Thorium
* 25.-47. saniyeler arası - "Küsuratlı atayım da salladığım anlaşılmasın" sistemi artık çok eskidi. Ne 367,4 olan "kütle numarası", ne Türkiye'deki 127.000 tonluk rezervi, ne de 23 trilyon $ piyasa değeri inandırıcı geliyor. Yani bana gelmiyor en azından. Yahu 127.000 tonluk bir rezerv dediğin ne ki? Kabaca 1 milyon tane Natura Horror Vacui ağırlığı. O adamdan da 1 milyon tane olsa, kesip kesip sırf antrikotunu satsan 23 trilyon $ eder ayrıca. Sırf öyle olduğu için ona Vacuim elementi diyor muyuz? Hayır.
Vacuim elementi. G.tüm numarası 22. G.tüm ağırlığı nereden baksan 120. Yoğunluğu cıvaya yakın, 11g/cm3 ama suda batmıyor, üstüne üstlük bir sıçrayışta yerden yarım metre yükseğe çıkabiliyor. Erime noktası 10 derece Celcius. 10 derecenin üstünde boncuk boncuk terliyor. Kaynama noktası 40 derece Celsius. Sıcak denizlere inince kanı kaynıyor.
* 00:47 - 00:52 - "Tehlikenin farkında mısınız?" - Valla biz farkındayız da, sizden şüpheliyiz.
* 00:52 - 01:10 - Bu madenler için önce bedavaya Haliç temizlenmiş de, şimdi de bütün boğaz yalılarını tek tek satın alıyorlarmış. Dahası, içine hiçbir Türk giremiyormuş ve içeride tuhaf araştırmalar yapılıyormuş! Türk'ü bilmem ama, ben de boğazdan yalı alsam, ben de senin gibi salağı almam içeri. Element deyu deyu kubura dalıp tıkarsın edersin sonra uğraş dur.
* 01:10 - 01:32 - "Dubai Kuleleri Gerçeği" - Bir sonraki slaytta Contorium'un adının Türkiye'de ilk olarak 1993 yılında geçtiği söyleniyor. Ben olsam bu kadar muhteşem bir element için 10 küsur yıl beklemezdim. Ama işte sinsi adamlar, işi biliyor...
* 01:32 - 02:06 - Bilgisayarlarda Contorium isimli dosya açılamıyormuş! Bu zaten yalan, ama kişi Türkçe engelli olduğu için demek istediğinin "Con" isimli dosya açılamaması olduğunu bir sonraki cümlesinden anlıyoruz. MOSSAD ve CIA açıklama yapmış "aslında 'con', 'console'un kısaltması, ekmek mushaf çarpsın bak." diye. Ama Microsoft diyor ki;
"Do not use the following reserved device names for the name of a file:
CON, PRN, AUX, NUL, COM1, COM2, COM3, COM4, COM5, COM6, COM7, COM8, COM9, LPT1, LPT2, LPT3, LPT4, LPT5, LPT6, LPT7, LPT8, and LPT9"
PRN de aslında İtalyanların bulduğu ve insanın damarında minimum miktarda bulunmasının bile yıllarca erekte kalmayı sağladığı tescillenmiş olan Pornium elementi. İlk olarak İtalyan kökenli porno yıldızı Rocco Siffredi üzerinde denenmiş ve sonuç ortada. Mine Kırıkkanat bile etkilenmiş. AUX, NUL, COM ve LPT'nin de birer hikayesi var ama lafı uzatmayalım. Siz kısaca Microsoft'a verdiğim bağlantıdan bakın.
İlk Contorium kobayı, çüküyle dünyaca meşhur, Siffredilerden Rocco!
* 02:11 - "Sizce güya işletim sistemiyle alakalı olan bu kısaltmaların dosya klasör ismi bile olamaması bir tesadüf müydü? ELBETTE HAYIR !!!" - Tamam da, ne bağırıyorsun arkadaşım? İşletim sistemiyle alakalı değilse MacOS üzerinde denedin mi? Linux? Dene, yine olmuyorsa öyle gel, kabul edelim.
* 02:19 - 2:42 - Mendeleyev'e vakti zamanında Rus hükûmeti 90 numarayı boş bırakması için baskı yapmış, ama Nasreddin Hoca bu ya, cinlik yapıp oraya Toryum'u yerleştirmiş. Bak bu yattı aklıma. Kimya yüzünden liseden atılma noktasına gelmeseydim buraya da sizden daha iyi bir şey sallardım ama neyse. Kesin vardır bir saçmalık, o da kusur kalsın, başkası dolduruversin canım?
* 02:42 -  - "TORYUM: Atom numarası 90, atom ağırlığı yaklaşık 232 olan, 112,6 yoğunluğunda, 1700 derece Celsius'ta eriyen, kurşun renginde, havada bozulmaz, atom enerjisi kaynağı olarak kullanılan radyoaktif bir element."
Oysaki Wiki diyor ki; "Atom numarası 90, atom ağırlığı 232 birim, yoğunluğu 11.7 birim, erime noktası 1842 derece Celcius".
Hmm...
* 03:37 - 03:41 - "Lütfen Herkesi Bu Konuda Bilinçlendirelim.. Teşekkürler..." Ben görevimi yaptım, rica ederim.
Son olarak da birkaç bağlantı buyrun; - Can Dündar - Bir element nasıl icat edildi? - Mevzubahis Feysbuk videosu - Feomidyum @TUBİAP - Benzeri saçmalıklar @Radikal İlgili Ebleh Feysbuk grupları; - Contorium Ve Arkasında Yatan Gerçekler-Örfbaslar - Bu benim favorim. Contorium'un bastırılmış örf ve adetlerimizle olan bağlantısını irdeliyor. Şu an 4 üyesi var. - CONTORIUM(CON) - Şu an 3 üyesi var. - You will never have our mineral of Contorium. We are aware of the danger!!! - Bu sanırım Ek$i Sözlük menşeli, meselenin farkında bir grup. - CONTORIUM MİNERALİNE SAHİP ÇIK! - Bu da ironik görünüyor.  P.S. Bağlantıyı hala kur(a)mamış olan varsa, Rocco Lolipop'un amblemiyle sizlere veda edeyim.
Sevgiler efen'im...

İran dosyası (3) - İran’da dinî azınlıklar

İran’da dini azınlıklar farklı, daha düşük standartlara maruz bırakılıyorlar, Hristiyanlar genelde dinlerini doya doya yaşarken Müslüman Sünniler ayrımcılığa maruz kalıyor. İsrail siyasetlerini eleştiren Yahudiler seviliyor, ama Bahailer İsrail casusu olarak mahkemeye çıkarılıyor. Zerdüştler ise çok odak noktası değil, ama müsümanlıktan çıkan herkes hala idam cezası ile karşı karşıya kalabilir. Aslında Şii fıkhı kadar, İran’ın iç ve dış siyaseti de dinî azınlıklarla ilgili siyasetlerin belirlenmesinde etkili.
Hristiyanlar İran’da en rahat yaşayan dinî azınlık olarak tanımlanabilir, ama buna rağmen Hristiyan vatandaşlar İslâmi inançlara göre Müslümanlarla eşit haklara sahip değiller. Ama bu sadece Hristiyanlara karşı değil, bütün dinî azınlıklar aynı yasaya tâbi tutulmaktadır. Örneğin bir dinî azınlığa mensup vatandaş bir Müslümanı öldürürse kısasa tâbi tutulur ama bu fiil bir Müslüman tarafından gerçekleşirse suçu işlemiş olan şahsa kısas olmaz. Din değiştiren Müslümanlara İran İslâm Cumhuriyeti hiç acımıyor. Son yıllarda dinden dönen pek bir insan asılmasa da Şii fıkhına göre dinden çıkan herhangi bir Müslüman eğer kendisi ikrarda bulunursa idam cezasına çarptırılır. Bu İran yasalarında da geçen bir kanundur. Son yıllarda bu kanunu değiştirmek için harakete geçen İran İslami Meclisi idam cezasına karşı çıktı ama henüz kanun olarak yasalara yansımamış, o yüzden hala dinden çıkan müslümanlar asılma tehlikesindeler. Son yıllarda daha fazla odak noktası olan Bahailer de var İran’da. Bahailik 19. Yüzyılda Baha-ullah tarafından kurulmuş olan tek tanrılı bir dindir. Kitap sahibi olmadıkları için (Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar gibi...), Şii din adamları onlara kâfir adı veriyor. Onlarla alışverişte bulunmaya ilişkin birçok Şii din adamının haram fetvası vardır. Bahailer’in Beyt-ül Adl olarak adlandırdıkları dinî merkez İsrail’de Hayfa şehrinde. Buna istinaden 7 Bahai, İran’da casus olarak yargılanmaktadır. Henüz mahkemeleri bitmeyen kişiler İran’daki Bahai camiasına mensup olan bir örgütün üyesiler*. Üniversiteye girme hakkına sahıp olmayan Bahailer aslında birçok siyasi, kültürel ve toplumsal haklardan mahrumlardır. Dikkat etmek lazım ki, Sünniler Müslüman oldukları için azınlık olarak tanımlanmıyorlar, ama onlar da kendi mezheplerini yaşamakta sıkıntı yaşamıyor değiller. Özellikle Belüç bölgesinde çatışma diyebileceğimiz boyutta sorunların ortaya çıkması geçen yıllarda bu konuyu daha da fazla gündeme taşıdı. Sünni bölgelerine Şii yetkililer atanıyor ve onlar genelde Sünnilerin mezhebine dikkat etmeyip bazen insanları rencide edecek hareketlerde veya konuşmalarda bulunuyorlar. Bu bölgedeki sorunlar genelde dış kaynaklara bağlanırken bu mezhep ayrımcılığına karşı faaliyet gösterenler ise ciddi suçlamalara maruz kalabiliyor. Bu azınlıklara Ahli-hak (Alevi) mensupları gibi başka Müslüman grupları da ekleyebiliriz. Bu gruplara mensup olanlar da zaman zaman diğer dinî azınlıkların maruz kaldığı haksızlıklara uğruyorlar. Bu konu aslında çok geniş ve burda sadece kısa bir şekilde İran’daki dinî azınlıklara karşı olan genel bakışı aktarmaya çalıştım.
* İlgili haber için tıklayınız.
----------
Bu yazının sahibi konuk yazarımız Hikmet'e ibnialheysem@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

11 Eylül 2009 Cuma

Hıncal Uluç Üzerine Bir İki Kelam

Fazlasını hak etmiyor çünkü. Olay şu: Kendisi şöyle bir yazı yazdı Ekşi Tepki başlığıyla.. O yazıda dedi ki: "Mustafa Erdoğan ve Gülben Ergen kardeşlerim Ekşi Sözlük adlı sitede haklarında yazılanları mahkeme kararı ile sildirmişler.. Boşuna zahmet etmişler.. Böyle siteler doğru dürüst bir yerde yazma imkanı olmayan ve de böyle şeyleri, yasal kaynaklı yerlerde yazacak cesaretleri olmayan bir takım mastürbatörlerin kendi kendilerine tatmin mekanları.." Şimdi bu yazıda şöyle bir tutarsızlık var ki, dillere destan. Madem Ekşi Sözlük yasal kaynaklı bir yer değil, burada yazılanlar mahkeme kararıyla, yasaların uygulanmasıyla nasıl silinebiliyor? Hadi onu geçtik, bugün Ekşi Sözlük'ün avukatlarından kanzuk dedi ki, böyle bir olay yokmuş bile. Mustafa Erdoğan ve Gülben Ergen'in avukatlarının böyle bir talebi olmamış, Ekşi Sözlük'e böyle bir bildirimde bulunulmamış. Olay Hıncal Uluç'un rüyasına giren ak sakallı bir dedenin ithamından ibaret yani. Şimdi buyurmuş ya hazretleri "Böyle siteler doğru dürüst bir yerde yazma imkanı olmayan" diye. Hayır düşünüyorum da, doğru dürüst bir yerde yazmak; böyle kulaktan dolma, gerçek olmayan şeyleri gerçek gibi yazmak, araştırmadan atmak, tutarsızlıklar denizlerinde yüzmek demekse, bırakın biz doğru dürüst bir yerde yazamayalım. Hayır, en azından Ekşi Sözlük'ün disclaimer'ı var "bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir." diye, sizin köşenizde o da yok Hıncal Bey? En iyisi siz futbol bilmeden futbol yazmaya, müzik bilmeden müzik yazmaya, kısacası hiçbir şey bilmeden her şeyi yazmaya devam edin. Nasıl olsa o alanlardaki "sallama"larınıza alıştık, artık ciddiye almıyoruz. Yormayın kendinizi böyle boşuna.

10 Eylül 2009 Perşembe

Türkiye - Polonya: Uh Ah Dev Ömer!

Şu maçtan önce Eurobasket liderlik istatistiklerine baktığımızda, her kategoride ilk beşte Polonyalı oyuncuları görmek mümkündü. Maç başına sayıda Lampe ve Gortat, gene ribauntlarda Lampe ve Gortat, asistlerde Logan ve Szubarga, top çalmada Logan. 16 takımın olduğu bir turnuvada, 4 temel kategoride ilk 5'e adam sokmak zor iş. Peki bunun sırrı neydi? Polonya çok iyi bir takım mı? Hayır. Ama ilk beş oyuncuları iyi. Fakat bench'ten yeterince katkı gelmiyor, ilk 5 oyuncuları çok fazla süre alıyor. Bu bir turnuva takımı kimliği mi? Hayır. İlk 5 oyuncularını bozarsan ne olur? Bu akşam olan olur. [Bu çakma Sokrates havam için özür dilerim.]
Bu akşama dair söylenecek temel tek şey var: Teknik kadronun Polonya'yı çok iyi etüt ettiği. Şu zamana kadar beklenilen katkıyı yapamamış Ömer Aşık, savunma zaafı olan Gortat karşısında uçtu gitti. Oyunun başlarında Kerem Tunçeri ve Ömer Aşık'ın ikili oyunlarıyla mükemmel hücumlar gerçekleştirdik, Kerem Logan'a sırtını verip içeriye girdi ve pivot hareketiyle sayıyı bıraktı bir ara, o derece yani. Ömer Önan'ın geri dönüşü ile de savunmada çok atletik ve diri bir yapıya kavuştuk; bunun üzerine asist kralı Polonya takımı asist yapamadı, Logan şut bulamadı. Ömer Aşık'ın faulden uzak durma niyeti -ki çok yerindeydi- ile sadece Gortat'la sayı denedi Polonya, ve çok acele şutlara zorladık onları. Ribauntlarda da bariz bir üstünlük vardı ki, bunu şöyle özetleyelim: Son iki maçta 22 hücum ribaundu almış Polonya bu maç sadece 6 hücum ribaundu aldı. (Burada 3 hücum ribaundu alan Ersan'a özel teşekkürleri iletmek lazım.)
Oyunun devamındaki hamleler de yerindeydi. Mesela Gortat - Oğuz eşleşmesinde Oğuz ağır kalmaya başlayınca, Ömer ve Sinan'dan ekstra efor sarf etmesini bekledik, ve bu ekstra katkıyı aldık da. Ender gene tam zamanında girdi, mükemmel oynadı, nazar değmesin hakikaten bu çocuğa. Bekir ve Engin gibi iki önemli ekstra adamını kullanmaya gerek duymadık bile. Bir ara Polonya farkı indirmeye niyetlendiyse de, gene Ömer Aşık'ı devreye soktuk, ve sonrasında da koptu gitti zaten.
Bu akşam sahada, oyunu tam anlamıyla kontrol eden (İlk devre sonundaki ve 3. periyottaki geçici Polonya gazı hariç) bir takım vardı. Bendini çiğneyip aşan bir Ömer Aşık (22 sayı 8 ribaunt) ile, iç bölgede ne yaparız sorusunun cevabını aldık. İlk iki maçta Oğuz'un sırtına yaslanmıştık, bu akşam ona gerek kalmadı. Semih 20 dakikada sadece 2 faul yaptı. [ironi evet] Bunlar hep umut verici göstergeler.
Neticede 3'te 3 ile (bu 2'de 2'ye düşecek zira grup sonuncusu ile yapılan maç dikkate alınmıyor.) üst gruba geçtik, ve oradaki 5 rakibimizin de 1'er galibiyeti var. Burada alacağımız 1 galibiyet bile çeyrek finali garantilememiz anlamına gelmekte. İşin daha da güzeli, tıpkı bir önceki Dünya Şampiyonası'nda olduğu gibi "takım" olarak ilerliyoruz, futbol takımımız gibi bireylerin sırtında değil.
Bu 3 günlük dinlenme sürecinden sonra önce rakibimiz İspanya olacak. Her ne kadar Reyes ve Gasol'e karşı ne yaparız sorusu kafalarda olsa da; çok formda olan kısalarımızın Rubio, Fernandez ve Navarro'yu kilitleme şansı bir hayli fazla. En azından bu moral motivasyonla, umutlu olmamak için hiçbir sebep yok.